Serie A'da 9. Haftanın Önemli Maçları
INTER - JUVENTUS :
Yıllar sonra şampiyonluk için sağlam adımlar atan Juventus, Derby d’Italia'da Giuseppe Meazza'da Inter'e konuk oluyor.
Hafta içinde Juventus'a karşı psikolojik baskı kurmak isteyen Nerazzurrilerde başkan Massimo Moratti ve eski Juventus, yeni Inter teknik direktörü Ranieri, siyah beyazlıların bu sezon kazanmış olduğu ve aleyhinlerinde verilmeyen penaltı kararlarını irdeleyerek 8 puan gerisinde bulundukları Juventus'a ilk darbeyi böyle vurmak istediler.
Geçtiğimiz sezon Milano'da golsüz eşitlikle sonuçlanan Derby d'Italia'da Juventus, rakibinden 28 gol daha fazla atmış ve 38 maç daha fazla kazanmış durumda. Ranieri'nin ip ucu verdiği tek husus orta sahada yine 3 futbolcu ile oynayacağı. Muhtemel taktik 4-3-1-2 olacaktır. Inter'in lige havlu atmaması için kendi evinde oynayacağı bu maçtan kesinlikle 3 puanla ayrılmak zorunda.
FİORENTİNA - GENOA :
Sinisa Mihajloviç'in Floransa'daki geleceği özellikle her deplasman maçından sonra daha fazla tartışılıyor. Hafta içinde bu sefer deplasmanda Juventus'a mağlup olan Mor Menekşelerde yönetim kademesinin sabrının taştığı sıkça dile getirilmeye başlandı.
Sakatlık sürecini atlatarak Juventus maçında forma giyebilen Gilardino'nun en büyük koz olduğu Fiorentina'da yükü sırtlayacak bir diğer isim ise Stevan Jovetic. 2008-2009 sezonunda ligi 5. bitererek UEFA Avrupa Ligi'nde mücadele etmeye hak kazanan Genoa'nın bu sezon da hedefi bir kez daha Avrupa kupalarında mücadele etmek.
Genoa kendine bu hedefi koymuş olabilir ama sanırım Artemio Franchi'de bu hakkından bir kez daha feragat etmek zorunda kalacak çünkü, misafir takımın deplasmanda Fiorentina'ya karşı tarihinde tek bir galibiyeti bile yok !
ROMA - AC MILAN :
Serie A'ya istikrarsız bir başlangıç yapan son şampiyon Milan, son haftalarda yavaş yavaş eski formunu yakalamaya başladı. Özellikle Lecce deplasmanında 3-0 geriden gelerek 4-3 kazanılan maçtan sonra müthiş bir motivasyon yakalayan Rossoneriler bu hafta 3 puan önde olduklar Roma'ya konuk oluyor.
Sezonun ilk derbisinde Roma'da son dakika golüyle ezeli rakibi Lazio'ya 2-1 mağlup olan sarı kırmızılılar için bu derbi en çok Luis Enrique'nın kariyeri açısından önem taşıyor. İspanyol teknik adam alınan başarısız sonuçlara rağmen her ne kadar takımımdan memnunum dese de taraftarların ve yöneticilerin Luis Enrique'den memnun olmadıkları aşikar.
Başkent ekibinde yaşanan sakatlık krizi Milan için en büyük avantaj. Totti, Rosi, Bogdan Lobont ve Simon Kjaer'in forma giyemeyeceği maçta Milan'da da Pato, Rino Gattuso, Flamini ve Luca Antonini forma giyemeyecek durumda ama Milano ekibi zaten uzun süredir bu isimlerden yoksun olduğu için herhangi bir sıkıntı yaşayamacaklardır çünkü bu duruma oldukça alışkınlar.
UDİNESE - PALERMO :
İtalya'da scout sistemini son yıllarda başarılı şekilde uygulayan ve bunun sonucu sahada elde etmeyi başaran Udinese, hiç kuşkusuz bu sezon İtalya'da sahaya yansıttıkları futbolla izleyenlere en çok zevk veren takımlardan biri. Lider Juventus'un 1 puan gerisinde 2. sırada yer alan siyah beyazlıların Stadio Friuli'de bu hafta konuğu sistem takımlardan olan Palermo.
Belki de Inter-Juventus ve Roma-Milan derbilerinden daha keyifli bir maç olacağına inandığım bu mücadelede, hafta içinde Napoli'ye 2-0 mağlup olarak yenilmezlik ünvanını kaptıran Udinese için çok önemli bir sınav. Genellikle uzun süre mağlubiyet yaşamayan takımlar, kaybedilen ilk 3 puanın ardından oynanan maça biraz demoralize olmuş şekilde çıkar.
Sakatlıktan kurtulan Miccoli ve son haftalarda Sicilya temsilcisi için önemli bir koz haline gelen Hernandez ile Pinilla, Palermo'nun en önemli kozları. Bu dünyada Palermo teknik direktörü olmak dünyanın en zor işlerinden biridir çünkü başınızda Maurizio Zamparini gibi enteresan bir başkan vardır ve sizden her hafta rapor alır. Başkanın hoşuna gitmediği için ligin başlamasına 10 gün kala takımın başına geçen Devis Mangia, kendisine gelen ultimatomun ardından klasik 4-4-2'den 4-3-1-2'ye geçmek zorunda kaldı. Gerçi 4-3-1-2 de 4-4-2'nin bir versiyonu olduğu için taktik anlamda Palermo'da çok fazla bir şey değişmedi ama bunun psikolojik sonuçları elbette olacaktır.
Bir zamanlar Palermo'da görev yapan ve başkan Zamparini ile anlaşamadığı için yollarını ayırmak zorunda kalan Udinese teknik direktörü Francesco Guidolin, bu durumu en iyi bilen isimlerden ve avantajını muhakkak kullanacaktır. Di Natele gibi muhteşem bir golcüye sahip olan Udinese'nin bu maçtaki bir diğer avantajı da Palermo'nun kendilerine karşı Fruli'de 2007 yılının Mayıs ayından beri galibiyet elde edememesi. Ancak Sicilya temsilcisi Udinese'ye karşı her maçta gol atma başarısını gösterdiği için ben bu maçın bol gollü geçeceğine inanıyorum.
Yıllar sonra şampiyonluk için sağlam adımlar atan Juventus, Derby d’Italia'da Giuseppe Meazza'da Inter'e konuk oluyor.
Hafta içinde Juventus'a karşı psikolojik baskı kurmak isteyen Nerazzurrilerde başkan Massimo Moratti ve eski Juventus, yeni Inter teknik direktörü Ranieri, siyah beyazlıların bu sezon kazanmış olduğu ve aleyhinlerinde verilmeyen penaltı kararlarını irdeleyerek 8 puan gerisinde bulundukları Juventus'a ilk darbeyi böyle vurmak istediler.
Geçtiğimiz sezon Milano'da golsüz eşitlikle sonuçlanan Derby d'Italia'da Juventus, rakibinden 28 gol daha fazla atmış ve 38 maç daha fazla kazanmış durumda. Ranieri'nin ip ucu verdiği tek husus orta sahada yine 3 futbolcu ile oynayacağı. Muhtemel taktik 4-3-1-2 olacaktır. Inter'in lige havlu atmaması için kendi evinde oynayacağı bu maçtan kesinlikle 3 puanla ayrılmak zorunda.
FİORENTİNA - GENOA :
Sinisa Mihajloviç'in Floransa'daki geleceği özellikle her deplasman maçından sonra daha fazla tartışılıyor. Hafta içinde bu sefer deplasmanda Juventus'a mağlup olan Mor Menekşelerde yönetim kademesinin sabrının taştığı sıkça dile getirilmeye başlandı.
Sakatlık sürecini atlatarak Juventus maçında forma giyebilen Gilardino'nun en büyük koz olduğu Fiorentina'da yükü sırtlayacak bir diğer isim ise Stevan Jovetic. 2008-2009 sezonunda ligi 5. bitererek UEFA Avrupa Ligi'nde mücadele etmeye hak kazanan Genoa'nın bu sezon da hedefi bir kez daha Avrupa kupalarında mücadele etmek.
Genoa kendine bu hedefi koymuş olabilir ama sanırım Artemio Franchi'de bu hakkından bir kez daha feragat etmek zorunda kalacak çünkü, misafir takımın deplasmanda Fiorentina'ya karşı tarihinde tek bir galibiyeti bile yok !
ROMA - AC MILAN :
Serie A'ya istikrarsız bir başlangıç yapan son şampiyon Milan, son haftalarda yavaş yavaş eski formunu yakalamaya başladı. Özellikle Lecce deplasmanında 3-0 geriden gelerek 4-3 kazanılan maçtan sonra müthiş bir motivasyon yakalayan Rossoneriler bu hafta 3 puan önde olduklar Roma'ya konuk oluyor.
Sezonun ilk derbisinde Roma'da son dakika golüyle ezeli rakibi Lazio'ya 2-1 mağlup olan sarı kırmızılılar için bu derbi en çok Luis Enrique'nın kariyeri açısından önem taşıyor. İspanyol teknik adam alınan başarısız sonuçlara rağmen her ne kadar takımımdan memnunum dese de taraftarların ve yöneticilerin Luis Enrique'den memnun olmadıkları aşikar.
Başkent ekibinde yaşanan sakatlık krizi Milan için en büyük avantaj. Totti, Rosi, Bogdan Lobont ve Simon Kjaer'in forma giyemeyeceği maçta Milan'da da Pato, Rino Gattuso, Flamini ve Luca Antonini forma giyemeyecek durumda ama Milano ekibi zaten uzun süredir bu isimlerden yoksun olduğu için herhangi bir sıkıntı yaşayamacaklardır çünkü bu duruma oldukça alışkınlar.
UDİNESE - PALERMO :
İtalya'da scout sistemini son yıllarda başarılı şekilde uygulayan ve bunun sonucu sahada elde etmeyi başaran Udinese, hiç kuşkusuz bu sezon İtalya'da sahaya yansıttıkları futbolla izleyenlere en çok zevk veren takımlardan biri. Lider Juventus'un 1 puan gerisinde 2. sırada yer alan siyah beyazlıların Stadio Friuli'de bu hafta konuğu sistem takımlardan olan Palermo.
Belki de Inter-Juventus ve Roma-Milan derbilerinden daha keyifli bir maç olacağına inandığım bu mücadelede, hafta içinde Napoli'ye 2-0 mağlup olarak yenilmezlik ünvanını kaptıran Udinese için çok önemli bir sınav. Genellikle uzun süre mağlubiyet yaşamayan takımlar, kaybedilen ilk 3 puanın ardından oynanan maça biraz demoralize olmuş şekilde çıkar.
Sakatlıktan kurtulan Miccoli ve son haftalarda Sicilya temsilcisi için önemli bir koz haline gelen Hernandez ile Pinilla, Palermo'nun en önemli kozları. Bu dünyada Palermo teknik direktörü olmak dünyanın en zor işlerinden biridir çünkü başınızda Maurizio Zamparini gibi enteresan bir başkan vardır ve sizden her hafta rapor alır. Başkanın hoşuna gitmediği için ligin başlamasına 10 gün kala takımın başına geçen Devis Mangia, kendisine gelen ultimatomun ardından klasik 4-4-2'den 4-3-1-2'ye geçmek zorunda kaldı. Gerçi 4-3-1-2 de 4-4-2'nin bir versiyonu olduğu için taktik anlamda Palermo'da çok fazla bir şey değişmedi ama bunun psikolojik sonuçları elbette olacaktır.
Bir zamanlar Palermo'da görev yapan ve başkan Zamparini ile anlaşamadığı için yollarını ayırmak zorunda kalan Udinese teknik direktörü Francesco Guidolin, bu durumu en iyi bilen isimlerden ve avantajını muhakkak kullanacaktır. Di Natele gibi muhteşem bir golcüye sahip olan Udinese'nin bu maçtaki bir diğer avantajı da Palermo'nun kendilerine karşı Fruli'de 2007 yılının Mayıs ayından beri galibiyet elde edememesi. Ancak Sicilya temsilcisi Udinese'ye karşı her maçta gol atma başarısını gösterdiği için ben bu maçın bol gollü geçeceğine inanıyorum.
Boateng Bülbül Misali
Gönderen
Temur
zaman:
14:07
28 Ekim 2011 Cuma
Etiketler:
ac milan
0
Yorum var / Yorumlamak için buraya tıklayınız
Kafa Dağıtmak İçin Birebir: Dünden Bugüne Del Piero Golleri
Gönderen
Temur
zaman:
17:11
26 Ekim 2011 Çarşamba
Etiketler:
del piero,
nostalji
0
Yorum var / Yorumlamak için buraya tıklayınız
El Diablo : Thiago Ribeiro
Gönderen
Nerazzurri
zaman:
18:16
25 Ekim 2011 Salı
Etiketler:
Cagliari,
Futbol,
Futbolcular,
Serie A
0
Yorum var / Yorumlamak için buraya tıklayınız
Futbol hayatının büyük bölümünü kiralık olarak farklı takımlarda geçirmeye devam eden 25 yaşındaki Brezilyalı oyuncunun profesyonel kariyeri, Julio Cesar, Marcos Senna ve Assunçao gibi oyuncuların vitrine çıkmasında pay sahibi olan Rio Branco takımında başladı.
Yarım sezonluğuna Fransa macerasına atılıp Bordeaux forması giyen Ribeiro uyum sürecini atlamadığı için soluğu tekrar ülkesinde aldı ve kariyerinin ilk patlamasını 2005-2006 sezonunda Sao Paulo forması ile yaptı. 52 maçta 23 gol atan genç oyuncunun menajeri onun babası gibi olduğu için, daha doğrusu köle modunda takıldığı için dünyada pek çok menajerin oyunlarına alet olan Uruguay'ın Rentistas takımına gitmek zorunda kaldı. Altın yumurtlayan tavuk olarak görülen Ribeiro'nun kariyerinde kiralık olarak gittiği ikinci takım bir zamanlar Beşiktaş forması giyen Rodrigo Tabata'nın takımı Al Rayyan oldu. 1 yıl da Katar tecrübesi yaşayan Brezilyalı oyuncu yine ev özlemi çekince bu sefer en uzun süreli kariyerine Cruzeiro'ya imza atarak merbaba dedi.
Cruzeiro transferi asla masum bir transfer değildi. Pek çok Güney Amerikalı oyuncu gibi Thiago Riberio'nun da bonservisi ikiye bölünmüş durumda. Oyuncunun ekonomik haklarının %50'si Rentistas takımında, diğer %50 lik bölümü ise Cruzeiro'da. 3 yılını geçirdiği Cruzeiro'dan onu kopartan takım ise yine kiralık olarak Cagliari oldu. David Suazo, Andrea Lazzari ve Alessandro Matri'nin takımdan ayrılmasının ardından uzun süre gol yollarında bir türlü istediği ritmi yakalayamayan Cagliari, geçen sezon Brezilya'da 35 maçta 8 gol atan Ribeiro'yu 1 yıllığına kiralık olarak kadrosuna kattı.
Uyum süreci konusunda sıkıntı yaşayan Brezilyalı oyuncu, ritmini yakaladığı zaman ceza sahası içerisinde oldukça etkili bir golcü. Defansın arkasına atılan uzun toplarda kendini belli eden Ribeiro'nun bitiricilik özelliği de tatmin edici seviyede. Geçtiğimiz sezon oynadığı maç sayısı ve attığı gol sayısı arasında fark olmasına rağmen 25 yaşındaki oyuncu bu sezon Cagliari forması altında şimdiye kadar oynadığı 7 maçta 2 gol atıp 2 de asist yapmayı başardı.
Cruzeiro forması ile mücadele eden Thiago Ribeiro'nun kısa videosu ...
Kutsal Görev
Gönderen
kutay
zaman:
07:38
Etiketler:
del piero,
Juventus
0
Yorum var / Yorumlamak için buraya tıklayınız
Boateng'in Hışmı 3:4
Gönderen
Temur
zaman:
15:30
23 Ekim 2011 Pazar
Etiketler:
ac milan,
Lecce,
Serie A
0
Yorum var / Yorumlamak için buraya tıklayınız
- İlk devre tam manasıyla had bildirme seansı şeklinde geçti. ŞL yorgunu takımı düşük tempoda tutup kağıt üzerinde zayıf rakibi rölantide bitirme fikri Grossmüller başta Lecce'li topçulara takıldı. Ambrosini ve Yepes başta resmen döküldü takım. Orta sahada top tutamadıkça Lecce Cuadrado başta olmak üzere Milan kanatlarına aldıkları her topla indiler ve takımı 18'e gömdüler. İlk devre her iki takım için de derslikti.
- İkinci devre Aquilani ve Boateng hamleleri ile top sadece Milan'da kalmaya başlamadı. İlk devreki fırtınanın ardından skoru korumak için geriye yaslanan Lecce için sonun başlangıcı oldu. Boateng pres gücü ve dinamizminin yanı sıra hücuma geriden yaptığı katkı ile Milan için vazgeçilmez bir oyuncu. Skora katkı açısından Boateng'in var olması demek hücumda +1 kişi demek manasındaydı. Lakin Boateng'in ilk iki golü ise muazzam gollerdi. 3 gol atması ise cidden epik. Ama maçın rezillerinden Yepes'in galibiyet golünü atması ise film gibi maçın sonuna yakıştı.
- Bu takımda sakat olmadıkça Boateng kesilmemeliydi. Daha da kesilmez. Aquilani iskelete bir şekilde monte edilmeli. Thiago Silva ve Pato ciddi eksikler ama özellikle Silva çok özel oyuncu.
- Ligin hala bana göre en iyi futbolunu Juventus oynuyor ama bu galibiyet sembolik olarak çok önemli. Milan'ın geçen yılın şampiyonu olduğunu ve yine sezon sonuna kadar tepeye oynayacağını gösteren bir başkaldırıydı. Olası farklı yenilgi mental açıdan çok daha büyük kayıp olacaktı.
Matri Uğursuz mu?
Gönderen
kutay
zaman:
09:14
Etiketler:
Juventus,
Matri
0
Yorum var / Yorumlamak için buraya tıklayınız
Soru biraz şaşırtıcı. Hele bugün 2 gol atmış bir forvet için.
Matri iyi futbolcu. Bana göre Juventus ve o ayardaki kulüplerin işini görebilecek futbolcu. Hakkını hala bulamadığını düşünüyorum. Matri, daha 1 sene olmadan Juve'ye alıştı. Matri gol atıyor, gol atmakta zorlanmıyor. Peki ama neden maç kazandıramıyor?
Milli takımdaki Hakan Şükür'ün tam tersi, Matri gol atınca Juventus kazanamıyor. Matri bir uğursuz mu, yoksa zor zamanların topçusu.
Bugün 2 gol attı Genoa'ya. 2 kere takımını öne geçirdi. Zor zamanların topçusu mu? Ama maç 2-2 sona erdi. Matri bir uğursuz mu?
Bu sezon 3 gol attı, 2'si bu akşam. Diğeri Siena deplasmanında. Maç 1-0 sona eriyor, Juventus kazanıyor. Matri zor zamanların topçusu mu?
Geçen sezona dönelim.
Matri geçen sezon oynadığı son maçta, Napoli'ye 1 gol attı. Dakika 84'tü. Juventus yenikti. Matri zor zamanların topçusu. Ama maç 2-2 sona erdi. Matri bir uğursuz.
Matri, Chievo'ya bir gol attı. Maç 1-0'dan 2-0 oldu. Juventus rahatladı. Peki maç skoru? 2-2..Matri bir uğursuz mu?
Matri, Juventus'taki ilk gollerini eski takımı Cagliari'ye hem de Cagliari'nin sahasında attı. Zor bir başlangıçtı, karakter sınavını başarıyla verdi. Ama o gün stadyumda olanlardan, ona büyü yapan olmuş olabilir mi?
Gerçi 1 hafta sonra Inter'e golünü attı ve Juve 1-0 kazandı. O günlerde kimse uğursuzluk demezdi herhalde. Ama zaten yukarıda da yazdık, Matri iyi topçu.
Herşeyin başlangıcı belki de bu maçtır.
İtalyanlar Şampiyonlar Ligi'nde Tam Gaz
Gönderen
Nerazzurri
zaman:
08:46
20 Ekim 2011 Perşembe
Etiketler:
ac milan,
Azzurri,
inter,
Napoli,
Şampiyonlar Ligi
0
Yorum var / Yorumlamak için buraya tıklayınız
2 sezon öncesinin Şampiyonlar Ligi şampiyonu Inter, devler arenasında şampiyonluklara alışkın olan Milan ve yıllar sonra yakaladığı başarıların ardından Şampiyonlar Ligi'ne katılan Napoli ile İtalyanlar gruplarda 3 takım ile mücadele etme hakkı kazanmıştı.
A Grubu'nda Bayern Münih'in ardından kağıt üzerindeki favori Manchester City'di ancak ilk 3 maç sonunda Napoli, özellikle de Salı günü Bayern ile berabere kalarak süprize imza attı ve 2. sırada yer aldı. 22 Kasım 2011'de Stadio San Paolo'da oynanacak Manchester City maçı muhtemelen Bayern'in ardından bir üst tura kimin çıkacağını belirleyecek.
B Grubu'nda yer alan Inter ise sezona yaptığı kötü başlangıcı Şampiyonlar Ligi'nin ilk maçında Giuseppe Meazza'da Trabzonspor'a karşı da sürdürünce acaba mı sorularını akıllara getirse de toparlanmayı başardı ve zorlu Lille deplasmanından 3 puanı kaparak liderlik koltuğuna oturdu.
Kuralar çekildiğinde H Grubu'nda Barcelona ve Milan'ın gruptan çıkacağı kesindi ama belli olmayan tek şey kimin lider olacağıydı. Camp Nou'da Barcelona ile 2-2 berabere kalan Milan elde ettiği avantajı şu ana kadar iyi kullandı ve 3. maçlar sonunda grubunda elde ettiği 7 puan ve averaj ile liderlik koltuğunda.
Julio Cesar'ın Elleri ( Lille : 0 - 1 : Inter)
Gönderen
Nerazzurri
zaman:
00:01
19 Ekim 2011 Çarşamba
Etiketler:
Futbol,
inter,
Şampiyonlar Ligi
0
Yorum var / Yorumlamak için buraya tıklayınız
Önce İtalya Süper Kupası'nı kaybeden ardından Serie A'ya tarihinin en kötü başlangıçlarından birini yapan, Şampiyonlar Ligi'ne Trabzonspor mağlubiyeti ile başlayan Inter için Lille maçı adeta var olma savaşıydı. Trazbonspor'un CSKA deplasmanında mağlup olmasıya liderlik şansı yakalayan Inter, rakibini 21. dakikada Pazzini'nin attığı golle mağlup etmeyi başardı.
Avrupa kupalarında evinde oynadığı son 13 maçta sadece geçen sene Sporting Lizbon'a 2-1 mağlup olan ve rakip fileleri 27 kez sarsan Lille, bu müsabakaların hiç birinde gol sevinci yaşamayı ihmal etmedi. Hatta Lille'in kendi evinde İtalyan takımlarına karşı gol yememe konusunda öyle büyük bir direnci vardı ki en son golü 2001 yılında Parma maçında Roberto Sensini atmıştı. Fransız temsilcisinin maç öncesindeki artılarından biri de Inter'in son 13 maçtaki deplasman karnesiydi. Nisan ayında 1-0 kazanılan Roma derbisinden sonra oynadığı bütün deplasman maçlarında gol yiyen Inter'in bu kadar fazla gol atan Lille karşısında kötü oynamasına rağmen 6 ay sonra deplasmanda gol yemeden kazanması Nerazzurrilerin moralinin yükselmesine büyük katkı sağlayacaktır.
Inter kadrosunda süpriz olarak nitelendirilecek tek isim karşılaşmaya Pazzini ve Zarate'nin arkasında başlayan Thiago Motta oldu. Takımın beyni olan Sneijder, daha çok Mourinho döneminde olduğu gibi serbest oyuncu görevini üstlendi. Zaman zaman kanatlarda zaman zaman da forvetin arkasına geçen Hollandalı oyuncu 21. dakikada attığı enfes çalımla Pazzini'nin golündeki aktörlerden oldu.
Her iki teknik adam da ikinci yarıya herhangi bir değişiklik yapmadan başladı ama oyun planlarının değiştiği aşikardı. İkinci yarının tamamında gol bulmak için çırpınan ve çok ciddi pozisyonları yakalayan takım ev sahibi Lille oldu ama Inter'in Brezilyalı kalecisi Julio Cesar bugün tartışmasız maçın yıldızıydı. Kaleci demek 1 puan demektir diye klişe ve doğruluk oranı bir hayli fazla olan bir söz vardır, bazen öyle kaleciler vardır ki size 1 puandan daha fazlasını, maçları, kupaları ve şampiyonlukları kazandırır işte Julio Cesar da sakatlığının ardından eski günlerine dönmeye başladı ve Inter'in 3. maçlar sonunda grubunu lider bitirmesinde en önemli etken oldu.
Howard Webb'in yönettiği 4. maçtan da galip ayrılan Inter, 1-0'lık skora rağmen yukarıda belirttiğimiz gibi pek çok nedenden ötürü tarihe geçen bir maçı geride bıraktı. Ancak Inter demek kimilerimiz için belki de Javier Zanetti demektir... Il Capitano, Lille maçında Şampiyonlar Ligi kariyerindeki 100. maçı da geride bırakarak tarihe adını kazımaya devam etti.
Del Piero Bırakıyor ...
Gönderen
Nerazzurri
zaman:
16:19
18 Ekim 2011 Salı
Etiketler:
Futbolcular,
Juventus,
Serie A
1 Yorum var / Yorumlamak için buraya tıklayınız
1993 yılında Serie B'de mücadele eden Padova'dan Juventus'un yolunu tuttuğunda böylesine bir fenomen haline geleceğini kim bilebilirdi ki ? Evet çoğumuzun çocukluk ve gençlik yıllarının kahramanı, Juventus'un sembol oyuncusu Alessandro Del Piero sezon sonunda siyah beyazlı formasına veda edecek.
Juventus başkanı Andrea Agnelli, 37 yaşındaki tecrübeli oyuncunun sezon sonunda hem kaptanlığı hem de Juventus formasını bırakacağını açıklasa da umarım kararını tekrar gözden geçirir ve bizimle yoluna devam eder dedi.
Del Piero, sezon başında Juventus'un 2 yıllık kontrat teklifine rağmen kulübü ile 1 yıllık sözleşme imzalamış ve İtalya sınırları içerisinde Juventus'tan başka bir kulüpte asla forma giymeyeceğini açıklayarak aslında mesajı vermişti. Frikiklerin usta ismi Del Piero, Calciopoli skandalının ardından Juventus'un küme düşürülmesine rağmen kaptan olarak gemisini terketmemiş ve bu zorlu süreçten takımının çıkmasında baş rolü üstlenmişti.
Derbinin Son Sözü KLOSE'den (Lazio : 2 - 1 : Roma)
Serie A'da gol bakımından kısır geçen haftada Lazio - Roma derbisi resmen nefesleri kesti. Maç öncesi ve sonrası taraftarların karşılıklı atışmalarına sahne olan bu dev derbide ilk gol Osvaldo'nun ayağından Roma lehine gelse de önce penaltıdan Hernanes ile ardından 93. dakikada Klose'nin golleriyle ev sahibi olarak oynayan Lazio, 2 sene aradan sonra ezeli rakibi Roma'yı yenerek taraftarlarını sevinçten sokaklara döktü.
Kaptan Totti'nin yokluğunda Luis Enrique, Osvaldo ve Krkic'i beslemesi için Miralem Pjanic'i sahaya sürdü. Derbilerin çok farklı atomsferde oynandığını ve bu derbinin gerilim hattının ne denli yüksek olduğunu herhalde bilmeyen yoktur. Tecrübenin sabit olduğu İtalya'da Roma'nın bu akşam maça çıktığı ilk 11'de yer alan 9 oyuncu daha önce kariyerlerinde hiçbir derbiye ilk 11'de başlamamıştı. Zaten sezon başından beri kaotik ortamla yatıp kalkan Roma'da istikrarın sağlanması için canla başla verilen mücadeleye rağmen İspanyol teknik adamın diğer süpriz hamleleri, Heinze ve Kjaer'i ilk kez defansın göbeğinde beraber oynatması ve Pizarro'nun yerine orta sahada Fernando Gago'ya yer vermesi oldu.
Herkes gibi Lazio teknik direktörü Edy Reja da rakibinin sahaya çıkan kadrosuna ve yayılışına bir hayli şaşırmış olacak ki Lazio resmen ölü toprağı serpilmiş gibi ruhsuz ve ne yaptığını bilmeyen bir başlangıç yaptı derbiye. Maçın henüz 5. dakikasında Totti'nin görevini üstlenen Miralem Pjanic'in yarattığı pozisyonda Osvaldo'nun da golü gelince Lazio'nun derbi hasretinin devam edeceğinin sinyalleri geldi.
Soyunma odasında Lazio'ya nasıl bir motivasyon aşılandığını bilmemiz imkansız ama ikinci yarının başlama düdüğü ile birlikte Maviler sahada basmadık yer bırakmamaya yemin etmiş gibiydi. İlk yarının 5. dakikasında kalesinde golü gören Lazio, ikinci yarının 5. dakikasında hem penaltı kazandı hem de Kjaer'in oyundan atılması ile avantajı da eline geçirdi. Sezon başından beri bekleneni veremeyen Hernanes'in penaltı golüyle oyuna denge getiren Lazio karşısında Luis Enrique bu sefer şaşırtmadı ve orta sahayı da geriye çekerek oyunu kendi yarı sahasında kabul etti.
Cisse ve Klose ile 2 önemli pozisyondan faydalanamayan ev sahibi ekipte tribünleri dağıtan isim Alman golcü Klose oldu. 93. dakikada bir mucizeye imza atan ve Lazio'ya 2009 yılının Nisan ayından sonra ilk kez Roma galibiyetini armağan eden Klose, 2000 yılının Ocak ayında Bierhoff'un ardından İtalya'da Roma'ya gol atan ilk Alman oyuncu olarak da tarihteki yerini almış oldu.
Serie A'da 6. Haftanın Önemli Maçları
LAZİO - ROMA :
Tansiyon, gerilim, ses bombası, meşale, sopalı bez pankartlar, konfetilerin sık sık görüleceği, megafonlar ile tezahüratların kulakları sağır edeceği dünyanın en önemli derbilerinden olan Lazio - Roma maçı belki de bu sefer hocaların kaderini belirleyecek. Bir yanda sezona çalkantılı bir başlangıç yapıp süpriz bir şekilde Avrupa'ya erken veda eden Luis Enrique, diğer yanda taraftarlar ile arası bir hayli bozuk olan Edy Reja ...
2009 yılının Nisan ayından beri Roma'ya karşı galibiyeti olmayan Lazio'da Francelino Matuzalem ve Simone Del Nero kesin olarak forma giyemeyecek. Roma'da ise derbilerin aranan adamı kaptan Totti oynayamayacak. Sakatlıkları devam eden David Pizarro, Leandro Greco, Bogdan Lobont ve Stefano Okaka'nın durumları ise maç saatinde belli olacak.
1929 yılında başlayan bu amansız mücadelede ilk düdük Aralık ayında çalındı ve Lazio ile Roma 167 defa birbirleri ile mücadele ettiler. Bu müsabakalarda Roma'nın 62, Lazio'nun 45 galibiyeti bulunurken 60 müsabakada ise eşitlik bozulmadı.
Kaptan Totti'nin yokluğunda Roma'nın en büyük kozu hiç şüphesiz Daniele De Rossi olacak. Daha genç bir oyuncuyken bu derbiden önce uyku uyuma ihtimalim hiçbir zaman olmadı çünkü kalp atışlarımın sesi beni hep rahatsız etti ancak şu an daha sakinim çünkü olgunlaştım desem de maç içerisinde ruh halim ne olur onu kestirmem imkansız diyerek maçın kendisi açısından ne kadar büyük bir öneme sahip olduğunu belirtti.
Lazio cephesinde ise Edy Reja'nın en önemli silahı Miroslav Klose. Bunun yanı sıra derbilerin adamı olan Cisse ve orta sahanın beyni olan Hernanes 2 yıllık galibiyet hasretine son vermek için Lazio'nun en önemli kozları olacak.
ATALANTA - UDİNESE :
Serie A'ya -6 puan ile başlamasına rağmen başarılı bir performans gösteren ve 4 puana çıkan Atalanta, lige normal başlamış olsaydı bugün puan cetvelinde zirve ekiplerden birisi olacaktı. Kendi evinde oynadığı 2 maçı da kazanan Bergamolular, hem içeride hem dışarıda oldukça sert oynayan bir ekip. Sezon başından beri oynadıkları 5 karşılaşmada 20 sarı kart görmüş olmaları da bunun en önemli göstergesi.
Udinese'de sakat ve cezalı oyuncu olmaması moralleri üst seviyede tutuyor. Siyah beyazlılar da rakibi Atalanta gibi bu sezon kendi evinde oynadığı 2 maçtan da galip ayrılmayı başardı ve deplasmanda henüz mağlubiyetleri yok. İki takımın karşı karşıya geldiği son 4 maçta fileler 10 kez sarsılmış ancak Stadio Azzurri d'Italia'da 2010 yılının Mart ayındaki son mücadelede 0-0'lık eşitlik bozulmamış.
Atalanta, Moralez ve German Denis gibi hücum gücü yüksek ve sorumluluk alabilen çok önemli iki oyuncuya sahip ve özellikle Denis için bu maçın ayrı bir önemi var. Udinese'de Di Natale olduğu müddetçe forma şansı bulman çok zor cevabını aldıktan sonra takımdan ayrılmak istediğini açıklayan ve Atalanta'ya kiralanan Denis, bu maçta kendisini takımda düşünmeyenlere cevap vermek için elinden geleni yapacaktır. Udinese'nin boş bir takım olduğunu söylemek kesinlikle mümkün değil. Genoa ile birlikte scout sistemini İtalya'da en iyi uygulayan kulüp olan siyah beyazlıların hem oturmuş bir kadrosu var hem de ligin en iyi orta saha kurgusuna sahip ekiplerinden biri. Udinese'nin yenilmeme ihtimali bana göre biraz daha ağır basıyor.
CESENA - FİORENTİNA :
Sezon başında İtalyan basını tarafından yapılan tahminlerde Cesena, küme düşme potansiyeli en yüksek takım olarak görüldü ve ilk 5 maç itibarı ile bu düşünceyi de ispatlamak için ellerinden geleni yaptılar. Ligde henüz galibiyeti olmayan ve elde edebildiği 1 puan ile 19. sırada yer alan Cesena'da başkan Igor Campedelli, teknik direktör Marco Giampaolo için onun her zaman arkasındayız dediğine göre varın sıkıntının boyutunu bir de siz düşünün.
Artemio Franchi'de oynadığı 3 maçın 2'sini kazanan Fiorentina ise uzun zamandır deplasman fakiri bir takım. Bu sezon deplasmanda oynadığı 2 maçtan da galibiyet elde edemeyen Mor Menekşeler'de büyük ihtimal uğursuzluk teknik direktör Mihajloviç'ten kaynaklanıyor. Takımının başında 21 deplasman maçında sadece 3 kez galibiyet alınmışsa hatayı başka yerde aramamak lazım.
Sezon başında Fiorentina'dan Cesena'ya geçerek takımın bütün yükünü omuzlarına alan Adrian Mutu, bu maçta şans bulup Fiorentina'ya gol atarsam asla sevinmeyeceğim açıklamasını yaptı. Cesena taraftarı tepki verecek mi ?
CATANIA - INTER :
Roma efsanelerinden Montella'nın çalıştırdığı Catania'da Inter maçı için adeta seferberlik ilan edilmiş durumda. Haftaiçinde yapılan son taktik antrenmanından önce tesislere akın eden 3.000 Catania taraftarı futbolcuları ve teknik heyeti adeta şoka soktular ve takımlarına Inter karşılaşması öncesinde büyük moral aşıladılar.
Inter'de ise son lig maçında Napoli'ye farklı yenildikten sonra hakemlere karşı duyulan öfke dinmek bilmiyor. Eto'o'nun devre arasında Inter'e 2 aylığına geri döneceği iddia edilse de başkan Massimo Moratti dedikodulara son noktayı koydu ve Kamerunlu oyuncu ile ilgilenmediklerini, böyle bir transferin de gündemlerinde olmadığını belirtti.
Stadio Massimino'da son 5 maçta 4 galibiyet elde eden Inter'de kaleci Julio Cesar, Andrea Ranocchia, Joel Obi, Andrea Poli, Emiliano Viviano ve Diego Forlan bu maçta forma giyemeyecek olan isimler. Ligde sadece 8 puanı bulunun Inter bu maçtan 3 puanla ayrılıp Lille maçına hazırlanmak için elinden geleni yapacaktır.
AC MİLAN - PALERMO :
Milan, Juventus ve Inter gibi zirveye oynayan ekipler için Palermo her zaman ters bir takım olmuştur. Sicilya'nın ağırlığından mı bilinmez ama Palermo ile kendi evinizde de oynasanız, deplasmana da gitseniz kafanızdan 3 puanı şak diye kağıda yazamazsınız. Ligin başlamasına 10 gün kala teknik direktör değiştirmesine, takımın önemli silahları olan Javier Pastore, Salvatore Sirigu, Cesare Bovo, Mattia Cassani ve Antonio Nocerino'yu satmasına rağmen 5 maçta topladıkları 10 puanla ligde 4. sırada olmaları bana göre gerçekten büyük başarı.
Yukarıda yazdıklarımıza rağmen Palermo'nun şansı, özellikle de San Siro'da Milan'a karşı son zamanlarda pek gülmüyor. Kırmızı siyahlılar Palermo karşısında oynadıkları son 4 maçtan 3 galibiyet çıkardılar. Cumartesi akşamı oynanacak olan bu zorlu mücadelede Milan'da Abate, Gattuso, Flamini, Ambrosini ve Pato forma giyemeyecek olan isimler. Palermo'nun tek eksiği ise Luca Di Matteo.
NAPOLİ - PARMA :
Giuseppe Meazza'da Inter'i 3-0 gibi farklı bir skorla yenerek yıllar sonra Milano'da galibiyet sevinci yaşayan Inter, kadro kalitesi bakımından kendisinden çok altta olan Parma'yı konuk edecek.
Misafir takımın önemli isimlerinden efsanevi oyuncu Arjantinli Hernan Crespo'nun yerine bu maçta görev yapacak olan isim Floccari. Napoli'de ise Inter maçında sakatlığı sebebiyle forma giyemeyen Edinson Cavani bu maç için hazır hale gelmiş durumda ama ev sahibi ekipte Pandev, Britos ve Donadel sakatlıkları sebebiyle forma giyemeyecek.
Parma şu ana kadar San Paolo'dan 2 kere zaferle çıktı ve en yakın tarihli olan 2010 ayının Nisan ayında aldıkları 3-2'lik galibiyet. Napoli ise evinde sarı lacivertlileri 9 kez mağlup etmeyi başarırken 6 karşılaşmada eşitlik bozulmadı.
CHİEVO - JUVENTUS :
Uzun yılların ardından bu sezon İtalya'da şampiyonluğun favorileri arasında gösterilen Juventus, son yıllarda büyük sıkıntılar çektiği Stadio Bentegodi'de Chievo'ya konuk olacak.
2006 yılına kadar iki ekibin karşılaştığı bütün maçları kazanan takım Juventus olmuştu ama 2006 yılı Chievo için resmen dönüm noktası oldu. Siyah beyazlılardan tarihteki ilk puanını o sene elde eden Cihevo, bunun ardından Juve ile oynadığı her maçı rakibi içib adeta zindan olarak ilan etti.
Milan'ı 2-0 yendikten sonra kendine güveni hat safhaya çıkaran Juventus'un orta sahasındaki Andrea Pirlo, Claudio Marchisio ve Arturo Vidal üçlüsü bu maçta da Torino ekibinin en büyük güvencesi. Milan'da olduğu gibi yeni takımı Juventus'ta da takımın beyni olan Pirlo'yu durdurmak isteyen Parma teknik direktörü Di Carlo takımının sahaya 4-3-1-2 düzeni ile çıkartacağını, orta sahayı kalabalık ve sert oyunculardan kurarak Pirlo'yu etkisiz hale getirmek istediklerini açıkladı.
Tansiyon, gerilim, ses bombası, meşale, sopalı bez pankartlar, konfetilerin sık sık görüleceği, megafonlar ile tezahüratların kulakları sağır edeceği dünyanın en önemli derbilerinden olan Lazio - Roma maçı belki de bu sefer hocaların kaderini belirleyecek. Bir yanda sezona çalkantılı bir başlangıç yapıp süpriz bir şekilde Avrupa'ya erken veda eden Luis Enrique, diğer yanda taraftarlar ile arası bir hayli bozuk olan Edy Reja ...
2009 yılının Nisan ayından beri Roma'ya karşı galibiyeti olmayan Lazio'da Francelino Matuzalem ve Simone Del Nero kesin olarak forma giyemeyecek. Roma'da ise derbilerin aranan adamı kaptan Totti oynayamayacak. Sakatlıkları devam eden David Pizarro, Leandro Greco, Bogdan Lobont ve Stefano Okaka'nın durumları ise maç saatinde belli olacak.
1929 yılında başlayan bu amansız mücadelede ilk düdük Aralık ayında çalındı ve Lazio ile Roma 167 defa birbirleri ile mücadele ettiler. Bu müsabakalarda Roma'nın 62, Lazio'nun 45 galibiyeti bulunurken 60 müsabakada ise eşitlik bozulmadı.
Kaptan Totti'nin yokluğunda Roma'nın en büyük kozu hiç şüphesiz Daniele De Rossi olacak. Daha genç bir oyuncuyken bu derbiden önce uyku uyuma ihtimalim hiçbir zaman olmadı çünkü kalp atışlarımın sesi beni hep rahatsız etti ancak şu an daha sakinim çünkü olgunlaştım desem de maç içerisinde ruh halim ne olur onu kestirmem imkansız diyerek maçın kendisi açısından ne kadar büyük bir öneme sahip olduğunu belirtti.
Lazio cephesinde ise Edy Reja'nın en önemli silahı Miroslav Klose. Bunun yanı sıra derbilerin adamı olan Cisse ve orta sahanın beyni olan Hernanes 2 yıllık galibiyet hasretine son vermek için Lazio'nun en önemli kozları olacak.
ATALANTA - UDİNESE :
Serie A'ya -6 puan ile başlamasına rağmen başarılı bir performans gösteren ve 4 puana çıkan Atalanta, lige normal başlamış olsaydı bugün puan cetvelinde zirve ekiplerden birisi olacaktı. Kendi evinde oynadığı 2 maçı da kazanan Bergamolular, hem içeride hem dışarıda oldukça sert oynayan bir ekip. Sezon başından beri oynadıkları 5 karşılaşmada 20 sarı kart görmüş olmaları da bunun en önemli göstergesi.
Udinese'de sakat ve cezalı oyuncu olmaması moralleri üst seviyede tutuyor. Siyah beyazlılar da rakibi Atalanta gibi bu sezon kendi evinde oynadığı 2 maçtan da galip ayrılmayı başardı ve deplasmanda henüz mağlubiyetleri yok. İki takımın karşı karşıya geldiği son 4 maçta fileler 10 kez sarsılmış ancak Stadio Azzurri d'Italia'da 2010 yılının Mart ayındaki son mücadelede 0-0'lık eşitlik bozulmamış.
Atalanta, Moralez ve German Denis gibi hücum gücü yüksek ve sorumluluk alabilen çok önemli iki oyuncuya sahip ve özellikle Denis için bu maçın ayrı bir önemi var. Udinese'de Di Natale olduğu müddetçe forma şansı bulman çok zor cevabını aldıktan sonra takımdan ayrılmak istediğini açıklayan ve Atalanta'ya kiralanan Denis, bu maçta kendisini takımda düşünmeyenlere cevap vermek için elinden geleni yapacaktır. Udinese'nin boş bir takım olduğunu söylemek kesinlikle mümkün değil. Genoa ile birlikte scout sistemini İtalya'da en iyi uygulayan kulüp olan siyah beyazlıların hem oturmuş bir kadrosu var hem de ligin en iyi orta saha kurgusuna sahip ekiplerinden biri. Udinese'nin yenilmeme ihtimali bana göre biraz daha ağır basıyor.
CESENA - FİORENTİNA :
Sezon başında İtalyan basını tarafından yapılan tahminlerde Cesena, küme düşme potansiyeli en yüksek takım olarak görüldü ve ilk 5 maç itibarı ile bu düşünceyi de ispatlamak için ellerinden geleni yaptılar. Ligde henüz galibiyeti olmayan ve elde edebildiği 1 puan ile 19. sırada yer alan Cesena'da başkan Igor Campedelli, teknik direktör Marco Giampaolo için onun her zaman arkasındayız dediğine göre varın sıkıntının boyutunu bir de siz düşünün.
Artemio Franchi'de oynadığı 3 maçın 2'sini kazanan Fiorentina ise uzun zamandır deplasman fakiri bir takım. Bu sezon deplasmanda oynadığı 2 maçtan da galibiyet elde edemeyen Mor Menekşeler'de büyük ihtimal uğursuzluk teknik direktör Mihajloviç'ten kaynaklanıyor. Takımının başında 21 deplasman maçında sadece 3 kez galibiyet alınmışsa hatayı başka yerde aramamak lazım.
Sezon başında Fiorentina'dan Cesena'ya geçerek takımın bütün yükünü omuzlarına alan Adrian Mutu, bu maçta şans bulup Fiorentina'ya gol atarsam asla sevinmeyeceğim açıklamasını yaptı. Cesena taraftarı tepki verecek mi ?
CATANIA - INTER :
Roma efsanelerinden Montella'nın çalıştırdığı Catania'da Inter maçı için adeta seferberlik ilan edilmiş durumda. Haftaiçinde yapılan son taktik antrenmanından önce tesislere akın eden 3.000 Catania taraftarı futbolcuları ve teknik heyeti adeta şoka soktular ve takımlarına Inter karşılaşması öncesinde büyük moral aşıladılar.
Inter'de ise son lig maçında Napoli'ye farklı yenildikten sonra hakemlere karşı duyulan öfke dinmek bilmiyor. Eto'o'nun devre arasında Inter'e 2 aylığına geri döneceği iddia edilse de başkan Massimo Moratti dedikodulara son noktayı koydu ve Kamerunlu oyuncu ile ilgilenmediklerini, böyle bir transferin de gündemlerinde olmadığını belirtti.
Stadio Massimino'da son 5 maçta 4 galibiyet elde eden Inter'de kaleci Julio Cesar, Andrea Ranocchia, Joel Obi, Andrea Poli, Emiliano Viviano ve Diego Forlan bu maçta forma giyemeyecek olan isimler. Ligde sadece 8 puanı bulunun Inter bu maçtan 3 puanla ayrılıp Lille maçına hazırlanmak için elinden geleni yapacaktır.
AC MİLAN - PALERMO :
Milan, Juventus ve Inter gibi zirveye oynayan ekipler için Palermo her zaman ters bir takım olmuştur. Sicilya'nın ağırlığından mı bilinmez ama Palermo ile kendi evinizde de oynasanız, deplasmana da gitseniz kafanızdan 3 puanı şak diye kağıda yazamazsınız. Ligin başlamasına 10 gün kala teknik direktör değiştirmesine, takımın önemli silahları olan Javier Pastore, Salvatore Sirigu, Cesare Bovo, Mattia Cassani ve Antonio Nocerino'yu satmasına rağmen 5 maçta topladıkları 10 puanla ligde 4. sırada olmaları bana göre gerçekten büyük başarı.
Yukarıda yazdıklarımıza rağmen Palermo'nun şansı, özellikle de San Siro'da Milan'a karşı son zamanlarda pek gülmüyor. Kırmızı siyahlılar Palermo karşısında oynadıkları son 4 maçtan 3 galibiyet çıkardılar. Cumartesi akşamı oynanacak olan bu zorlu mücadelede Milan'da Abate, Gattuso, Flamini, Ambrosini ve Pato forma giyemeyecek olan isimler. Palermo'nun tek eksiği ise Luca Di Matteo.
NAPOLİ - PARMA :
Giuseppe Meazza'da Inter'i 3-0 gibi farklı bir skorla yenerek yıllar sonra Milano'da galibiyet sevinci yaşayan Inter, kadro kalitesi bakımından kendisinden çok altta olan Parma'yı konuk edecek.
Misafir takımın önemli isimlerinden efsanevi oyuncu Arjantinli Hernan Crespo'nun yerine bu maçta görev yapacak olan isim Floccari. Napoli'de ise Inter maçında sakatlığı sebebiyle forma giyemeyen Edinson Cavani bu maç için hazır hale gelmiş durumda ama ev sahibi ekipte Pandev, Britos ve Donadel sakatlıkları sebebiyle forma giyemeyecek.
Parma şu ana kadar San Paolo'dan 2 kere zaferle çıktı ve en yakın tarihli olan 2010 ayının Nisan ayında aldıkları 3-2'lik galibiyet. Napoli ise evinde sarı lacivertlileri 9 kez mağlup etmeyi başarırken 6 karşılaşmada eşitlik bozulmadı.
CHİEVO - JUVENTUS :
Uzun yılların ardından bu sezon İtalya'da şampiyonluğun favorileri arasında gösterilen Juventus, son yıllarda büyük sıkıntılar çektiği Stadio Bentegodi'de Chievo'ya konuk olacak.
2006 yılına kadar iki ekibin karşılaştığı bütün maçları kazanan takım Juventus olmuştu ama 2006 yılı Chievo için resmen dönüm noktası oldu. Siyah beyazlılardan tarihteki ilk puanını o sene elde eden Cihevo, bunun ardından Juve ile oynadığı her maçı rakibi içib adeta zindan olarak ilan etti.
Milan'ı 2-0 yendikten sonra kendine güveni hat safhaya çıkaran Juventus'un orta sahasındaki Andrea Pirlo, Claudio Marchisio ve Arturo Vidal üçlüsü bu maçta da Torino ekibinin en büyük güvencesi. Milan'da olduğu gibi yeni takımı Juventus'ta da takımın beyni olan Pirlo'yu durdurmak isteyen Parma teknik direktörü Di Carlo takımının sahaya 4-3-1-2 düzeni ile çıkartacağını, orta sahayı kalabalık ve sert oyunculardan kurarak Pirlo'yu etkisiz hale getirmek istediklerini açıkladı.
Serie A Tarihinin 2. İsraillisi : Eran ZAHAVİ
Gönderen
Nerazzurri
zaman:
14:54
13 Ekim 2011 Perşembe
Etiketler:
Palermo,
Serie A,
Transferler
0
Yorum var / Yorumlamak için buraya tıklayınız
25 Temmuz 1987'de Tel Aviv'e 12 kilometre uzaklıkta bulunan 220.000 civarı nüfusa sahip olan Rishon'da dünyaya gelen Zahavi, profesyonel futbol kariyerine Hapoel Tel Aviv'de başladı ve sadece bir sezon Ironi Ramat Hasharon takımında kiralık olarak forma giydi.
Ayrıca Fransız vatandaşı da olan genç oyuncu, geçtiğimiz sezon Şampiyonlar Ligi'nde Benfica ve Lyon'a attığı gollerle adını İsrail dışında duyurmayı başarmıştı. Hapoel Tel Aviv forması ile çıktığı 91 maçta 27 gol atıp 20 asist yapan Zahavi, 1 milyon 750 euro bonservis bedeli ile 2016 yılına kadar kendisini Palermo'ya bağlayan sözleşmeye imza atarak İtalya'da 1997-2000 yılları arasında Brescia'da oynayan Tal Banin'in ardından 2. İsrailli futbolcu oldu.
Ofansif bir orta saha oyuncusu olan Zahavi, ilk basın toplantısında oyun yapısının İtalya'ya gayet uygun olduğunu ve ilk sezonunda 8 ila 10 gol arasında skor üretebileceğini iddia etmişti. Fenerbahçe'nin sezon başı hazırlık kampı kapsamında İtalya'da Palermo ile oynadığı hazırlık maçının 15. dakikasında Sicilya temsilcisinin golünü atmıştı.
Eran ZAHAVİ'nin şık hareketleri için önce buraya tıklayın.
Zahavi'nin Lyon'a attığı enfes gol.
Torino'nun Galibiyetine Kaza Gölgesi
Gönderen
Nerazzurri
zaman:
16:43
10 Ekim 2011 Pazartesi
Etiketler:
Torino
0
Yorum var / Yorumlamak için buraya tıklayınız
Geçtiğimiz sezon Serie A'ya veda ederek Serie B'de mücadele etmeye başlayan Torino, deplasmanda Verona'yı 3-1 mağlup etmeyi başardığı karşılaşmanın ardından, dönüş yolculuğu sırasında trafik kazası geçirdi. Çalıntı bir kamyonet ile takım otobüsünün karıştığı kazada 2 kişi hayatını kaybederken 1 kişi de ağır yaralı olarak hastaneye kaldırıldı. Torino cephesinde hiç kimsenin burnunun dahi kanamamasını mucize olarak değerlendirebiliriz.
Napoli'nin Geleceği : Lorenzo INSIGNE
Gönderen
Nerazzurri
zaman:
18:24
6 Ekim 2011 Perşembe
Etiketler:
Futbolcular,
Napoli
0
Yorum var / Yorumlamak için buraya tıklayınız
Futbol hayatına Napoli'ye 11 kilometre uzakta olan doğduğu yer, Frattamaggiore'nin semt takımlarından Sant'Arpino'da başlayan Lorenzo Insigne, kısa sürede Napoli'nin merceğine takılınca genç takım kadrosuna dahil edildi. Bir kaç ay forma şansı bulamasa da yaptığı yoğun çalışmaların meyvasını alan ve forma giydiği ilk maçta golle tanışan Insigne, ilk sezonunda 15 gol atma başarısı gösterdi.
Orta sahanın solunda ve forvet mevkiinde görev yapabilen genç oyuncunun boyu 1.63 cm olduğu için lakabı ''Dwarf'' yani ''Cüce''. Insigne'nin zirve yaptığı yer ise İtalya'da 1949 yılından beri düzenlenen Viareggio Turnuvası'ydı. Viareggio Turnuvası'nda İtalyan gençlere yer verildiği için daha çok Coppa Carnevale, yani Karnaval Kupası olarak anılmaktadır. Bu turnuvada 10 numarayı sırtına geçirerek takım kaptanı olarak mücadele eden genç İtalyan'ı gören Napoli taraftarları oldukça heyecanlanmıştı ve biraz nostalji yapmışlardı. Çünkü, boyu boyuna uygun, kıvrak bilekleri ile topla beraber dikine inebilen ve takımı yönlendirebilen tek bir kahramanları vardı : Diego Armando Maradona ... Evet Lorenzo Insigne, Napoli ve İtalyan futbolunun gelecekte çok büyük işler başarmasını beklediği önemli bir genç oyuncu.
2009 yazında Napoli A Takımı ile birlikte sezon başı kampına katılan ve o sezon ilk resmi maçını 26 Ocak'ta 93. dakikada Denis'in yerine oyuna girerek oynayan Insigne, 3 sezondur Cavase, Foggia ve Pescara takımlarında kiralık olarak forma giydi. Bir dönem Fenerbahçe'yi de çalıştıran ve Pendik faciasına neden olan Çek teknik adam Zdenek Zeman'ın geçen sezon çalıştırdığı Foggia'da transferi ilk bitirilen oyuncu olan Insigne bu güveni boşa çıkarmadı ve 34 maçta 19 gole imza attı. Zeman, bu sezon başında Pescara'nın başına geçince Insigne'yi de beraberinde götürdü ve genç oyuncu 2011-2012 sezonuna da gollerle başladı.
Geçtiğimiz hafta Zeman, yaptığı açıklamada '' Napoli'nin Cavani gibi çok iyi bir forveti var ama Insigne gibi de potansiyeli inanılmaz yüksek bir yeteneğe sahipler. Umarım en yakın zamanda İtalyan futboluna hizmet etmeye başlar. '' diyerek oyuncusunun ulusal basında reklamını da yapmayı ihmal etmedi.
İşte size Lorenzo Insigne için kısa bir video ...
Bologna'da Kan Değişikliği
Gönderen
Nerazzurri
zaman:
17:50
4 Ekim 2011 Salı
Etiketler:
Bologna,
Futbol,
Teknik Direktörler,
Transferler
0
Yorum var / Yorumlamak için buraya tıklayınız
Serie A'da çıktığı 5 maçta sadece 1 puan almayı başaran Bologna'da 44 yaşındaki teknik direktör Pierpaolo Bisoli'nin görevine son verildi. İtalyan teknik adam, Gasperini'nin ardından 2011-2012 sezonunda Serie A'da kovulan ikinci antrenör oldu.
Bologna ile sezon başında 1 yıllık anlaşma imzalayan Pierpaolo Bisoli'nin yerine 1999-2002 yılları arasında Bologna Genç Takımı'nı çalıştıran ve bu sezon hazırlık kampı dönemi boyunca Palermo'nun teknik direktörü olan fakat 1 Eylül'de ani bir kararla kovulan Stefano Pioli'nin getirilmesi gündemde. Bologna'nın diğer teknik direktör adayları ise Delio Rossi ve Davide Ballardini. Gündemde olan üç teknik direktörün de ortak özelliği ise hepsinin günün birinde Palermo'yu çalıştırmış olması.
Cerci'den Klose'ye, Atigol'den Frtslck'a
Gönderen
Unknown
zaman:
04:45
Etiketler:
Fiorentina,
Lazio
2
Yorum var / Yorumlamak için buraya tıklayınız
Yazıların takibini yapalım istedim yazdıktan sonra. Fırat'ın yayınladığı Cerci röportajını okumuşsunuzdur. Cerci, Lazio'ya gol atmak istediğinin altını çiziyordu. Bunu başardı, penaltıyı gole çevirerek ama takımına maçı kazandıramadı. Yazının fotoğrafı neden mi Klose? Maçı Lazio'ya kazandıran golü atmasının yanında fazladan bir nedeni daha var bu fotoğrafı seçmemin. Cevabını ben değil Fırat verir size, belki de vermez = )
Cevap (Franchi-Fırat): Yorum kısmı yerine burayı editlemeyi uygun buldum. Olayın sebebi şu: Atilla Klose'nin bu fotoğrafını paylaştı Twitter üzerinden, Serie A hayranlarına gelsin diyerek. Ben de şu cevabı verdim: "Hem Klose hem Lazio, ligden tiksinebilirim her an."
Birkaç gün sonrasında da Klose sağ olsun bana en uygun cevabı verdi, başka bir deyişle kapağı taktı. Lazio, Fiorentina'yı Artemio Franchi'de 2-1 yenerken galibiyeti getiren golü 83. dakikada Klose attı. Bu lafları Klose'nin suratına söylesem bu kadar acı bir sonuç yaşatmazdı bana muhtemelen, şaka gibi.
Kirlisin ama hala sürprizlerle dolusun FUTBOL
Gönderen
Unknown
zaman:
04:14
Etiketler:
inter,
Napoli
0
Yorum var / Yorumlamak için buraya tıklayınız
Cumartesi gecesi sevdalı olduğunuz takımın maçı, ben TV ( Seria A yayınlanmadığı için pc) başında, şanslı olan Napoli taraftarı kale arkasında. Hakem penaltı noktasını gösteriyor. Ben üzüntüden onlar sevinçten küfür ediyor. Aynı duygular Obi'ye çıkan kırmızı kartta da yaşanıyor. Topun başına Hamsik geliyor, şimdi iki taraf da aynı seviyede heyecanı yaşıyor, aynı noktada buluşuyor belki de aynı sayıda atıyor kalbimiz. Hamsik vuruyor, Cesar çıkartıyor. Buluştuğumuz noktadan ben zirveye Napoli taraftarı dibe iniyor! Bir saniye bile sürmüyor ki yer değiştiriyor dünya, Campagnaro dönen topu filelere gönderiyor. Ben dibe vururken, onlar zirveye çıkıyor. Bu duygu fırtınasını sadece 1 saniye içerisinde milyonlarca insana yaşatan ise futbol. Kirli olabilirsin ama hala sürprizlerle dolusun futbol...
Detay: Inter 10 kişi kaldığında, Chivu yerini Nagatamo'ya bıraktı. Hamsik'in penaltısı kaçtığında ceza sahasında birçok Interli ve Napolili futbolcu girdi. Oyuna henüz ısınamadığı belli olan Japon oyuncu tepkisiz bir şekilde geride kaldı. Nagatamo'nun hemen önündeki Campagnaro golü yaptı. Ufak bir detay, topun oraya düşmesi bile ayrı bir şans ama futbol böyle şeyleri affetmiyor işte. Bence bu oyunda her şeyin bir nedeni, her nedenin bir sonucu ve her sonucun ayrı bir hikayesi var.
Yenilenen Juventus ...
Gönderen
Totti
zaman:
01:22
3 Ekim 2011 Pazartesi
Etiketler:
Futbol,
Juventus
4
Yorum var / Yorumlamak için buraya tıklayınız
5. haftası geride kalan İtalya Ligi'nde, günün en önemli mücadelesinde, Juventus Milan'ı 2-0 mağlup etti. 105 Milyon Euro'ya mal olan yeni stadı Juventus Arena'da, 41.000 seyirci birbirlerine şu soruyu sormaktaydılar. Yeni hocası ve yenilenmiş kadrosuyla Juventus, eski günlerine dönüş sinyali verebilecek mi?
Açıkçası Juventus için bu maçta sergilemiş oldukları performansın, gelecek adına son derece olumlu sinyaller verdiğini söylemek mümkün. Şike skandalından bu yana, Juventus hiç bu kadar agresif ve eski günlerini anımsatan bir futbol oynamamıştı. Geçtiğimiz sezonun şampiyonu, bu seneye ise kötü başlayan Milan karşısında bunu fazlasıyla başardılar. 90 dakikanın genelinde oyunun hakimiyetini ellerine geçirdiler ve biri Abbiati'nin hediyesi olmak üzere 2 golle rakiplerini mağlup etmeyi başardılar.
Peki geçtiğimiz yıllara göre ne değişti Juventus'ta? Ranieri'nin, Ferrara'nın, Del Neri'nin başaramadığı ama Conte'nin ilk 5 haftada başarabileceğinin sinyallerini verdiği şey neydi? Cevabı çok basit: Doğru sistem ve o sisteme uygun hamleler. Biraz daha açıklayıcı olmak için bu sene Juventus'un yaptığı transferlere bir göz atmakta fayda var.
Sağ bek mevkiine Lazio'dan transfer ettikleri Stephan Lichtsteiner sayesinde savunmayı son derece sağlam bir hale getirdiler. Lichtsteiner-Bonucci-Barzagli-Chiellini savunma 4'lüsü, uzun yıllar bir arada oynayabilecek yaş grubuna ve aynı zamanda tecrübeye sahip.
Orta sahaya transfer edilen Pirlo, kendi mevkiinde sadece İtalya'nın değil, dünyanın en iyilerinden. Buffon onun için "yüzyılın transferi" diyor, biraz mübalağa ediyor ama o kadar olsun. Leverkusen'den transfer edilen Arturo Vidal'i ise şöyle özetlemek lazım;(Bayern Münih, transfer politikasını şöyle oluşturur; kendi liginde parlayan yıldızları topla, böylece rakibinin gücünü azaltırsın, zaten Almanya'nın en güçlü takımı olduğun için de, ligde fazla zorlanmazsın. Mario Gomez,Klose transferleri gibi). İşte bu oyuncuyu Münih'in elinden kaptı Juventus, ve Pirlo-Marchisio-Vidal orta saha merkez 3'lüsü ile hem teknik hem de sağlam bir orta saha hüviyeti kazandı. Bu oyuncuların oyunun iki yönünü de iyi oynamaları sayesinde Juventus, 4-1-4-1 den 4-3-3'e oyun içerisinde çok kolay ve verimli bir şekilde dönebilen bir takım durumuna geldi. Kanatlarda patlayıcı güce sahip ama bir o kadar da istikrarsız Krasic ve Pepe ile de savunma arkasına etkili koşular yapıp sonuca gitmeyi hedefliyorlar. Bu oyuncuların dışında Napoli'den transfer edilen Pazienza, Cesena'dan alınan Giaccherini ve Hamburg'tan büyük umutlarla alınan Eljero Elia'yı da eklemek gerekli. Artık Juventus, geçtiğimiz yıllara göre çok daha gelişmiş bir kadroya ve farklı sistemleri oynayabilecek oyun vizyonuna sahip.
Gelelim forvet hattına; geçen yıl takıma katılan ve son derece kötü bir sezon geçiren takımın, vasat üstü performans sergileyen birkaç oyuncusundan biri olan Matri, yaşlı ama her zaman tecrubesiyle fark yaratabilecek Luca Toni ve Vincenzo Iaquinta, ve kulübün sembol adamı, tapılası insan Alessandro Del Piero.
Bu birbirinden farklı özelliklere sahip oyunculara, ligin en özel santraforlarından biri olan Marko Vucinic'in de katılmasıyla birlikte Juventus, farklı sistemler için farklı forvet kombinasyonları yaratabilen bir takım haline geldi.
Kaleciden zaten bahsetmeye gerek yok; futbol tarihinin gelmiş geçmiş en iyi kalecilerinden birine sahipseniz, zaten taktik tablosunda geri kalan 10 kişinin kimler olacağı ile ilgili düşünceleriniz olur.
Sonuç olarak ilk 5 haftada Juventus, ligin en çok gol atan ve en az gol yiyen 2.takımı durumunda. Elbette ki burada en büyük pay, bu yenilenmiş takımda taşları doğru yerine koymayı başaran Antonio Conte'nin. Sezon sonu şampiyon olur mu bilinmez ama en azından taraftarların özlediği, hayalini kurduğu takıma ulaşmak için Antonio Conte şimdilik kartlarını doğru oynuyor.
Serie A 6. Hafta: Inter 0-3 Napoli
Gönderen
firat selcuk
zaman:
02:02
2 Ekim 2011 Pazar
Etiketler:
Futbol,
inter,
Napoli
0
Yorum var / Yorumlamak için buraya tıklayınız
3-4-3 faciası sonrası Ranieri ile yeniden dörtlü savunmaya dönen Inter ile ligi iki sezondur 3-5-2 ile sarsan Napoli karşı karşıya geldiler. Inter için işler hemen yoluna girmeyecekti, alınan birkaç galibiyet erken havaya girmek anlamına gelirdi. Inter'in bu rüzgara kapılmaması gerekiyordu ama iş işten geçmiş bu maçta gördüğümüze göre. Fazlasıyla havalardaydılar, "İşleri yoluna koyduk ve herkesi yenmeye hazırız!" der gibiydiler.
Inter sahaya klasik 4-4-2 ile çıkmak yerine 4-3-1-2 şeklinde çıktı. Forlan-Pazzini ikilisinin arkasına Alvarez'i koymuşlardı. Top kendisindeyken forvetlerine topu ulaştırırken sorun yaşamayan Inter iş savunmaya geldiğinde Napoli orta sahasına karşı koyamadı. 3-5-2'yi Cavani'nin yokluğunda 3-6-1'e çeviren Mazzari aslında bu hamlesiyle maça 1-0 önde başlayacağını tahmin etmiş olmalı. Biri forveti destekleyen dört orta saha oyuncusuna sahip Inter ve tek forvet Lavezzi'yi destekleyen ikisi hücumcu toplam altı orta saha elemanına sahip Napoli. Bu tanımlamalar üstünlüğü kimin kurduğu konusuna rahatça açıklık getirmiş olmalı.
Buna rağmen yine de maç ilk yarının ortalarına dek iki takımdan birinin belirgin baskısına sahne olmadı. Napoli bu diziliş avantajını tam olarak avantaja çevirememişti. Biraz da Lavezzi'nin arkasındaki adamların Cavani'yi arıyor olmalarına kurban gittiler diyebilir. Bu noktada bireysel performanslar öne çıkmalıydı ancak öne çıkan şey önce sertlik, sonra ise bu sertliğin dozunu ayarlamakta epeyce amatör davranan hakem oldular. Hakem Rocchi sertliğe önce izin verdi, baktı ki herkes bu akıma kapıldı, dur demek istedi ancak Inter gibi bir takım buna kulak asmadı. Napoli de altta kalmamak için sert faullere başvurunca oyun hem sık durdu hem de ciddi atakların çoğu başlama evresinde düdüğe ve faullere kurban gitti.
Napoli ilk yarının son 15 dakikasında yavaş yavaş Inter'i -aslında en baştan beri olması gerektiği gibi- tehdit etmeye başlamışken sertlik aynı tempoda sürüyordu. Maçın 9. dakikasında ilk sarı kartını gören Obi'ye hakem ceza sahası dışında olan pozisyonda ikinci sarıyı verirken Inter'e de son zamanların en saçma ve anlamsız penaltı cezasını veriyordu. Bu dakika Inter'in çöktüğü dakika olarak kayıtlara geçti. Ceza sahası dışında gerçekleştiği tartışılmayacak kadar net olan bir olay sonrası gelen penaltı için topun başına Hamsik geçti. Tuhaf saçlı adam topa vurdu ve Julio Cesar'a nişanladı ancak vuruş sonrası içeriye ok gibi fırlayan Campagnaro skoru Napoli adına 1-0 yaptı. Napoli ilk yarıyı kazasız belasız atlatayım derken bir de sürpriz bir avantaj yakaladı yani hakem sayesinde. İlk yarıda Pazzini'nin sayılmayan golü denebilecek bir pozisyon vardı ancak net ofsayt olduğu için en sonda değinmeyi doğru buldum. Öyle bir şey duyarsanız inanmayın, sayılmayan gol diye bir şey yok. Yani var da, gol değil, karar doğru. Saçmalıyorum sanırım yavaştan, hemen ikinci yarıya geçelim biz.
Ha bir de, ilk yarı bitmeden Julio Cesar sarı kart gördü ancak kartın üzerine öyle bir itiraz etti ki tarif etmem gerekirse en azından iki üç sarı kartlık bir itirazdı diyebilirim. Ağzını sonuna kadar açtı, hakemin üstüne yürüyüp el kol hareketini kesmeden en az 30 saniye bağırdı ancak hakem tribün tepkisinden korkmuş olacak hemen ikinci sarıyı çıkarıp atamadı. Bu da hakemin diğer bir ayıbı olarak kayıtlara geçmeli.
İlk yarı kırmızı kart sonrası Chivu çıktı ve yerine Nagatomo girdi ki isabetli olan karar da buydu. Chivu her ne kadar sol bek oynayabilme yetisine sahip olsa da karşısında benim gözümde ligin en iyi İtalyan sağ kanadı Maggio varken çok zordu tutunabilmesi. Zira tutunamadı da zaten ancak yerine giren Nagatomo da karşı koyamadı. Inter, Maggio konusunda zorlanacaktı, bu belli bir şeydi ilk dakikadan itibaren. Maggio bunun karşılığını da golle aldı zaten.
Napoli hegemonyasında geçecek olan ikinci yarı başladığında Inter daha ilk dakikada ikinci bir dezavantaj ile karşılaştı. Ranieri atıldı, tribüne yollandı yani. Zaten yarım yamalak bir strateji ile çıktığı maçta bir kişi de eksilmişken bu itirazı ve sonrasındaki cezası akıl alır gibi değil. Inter yeni hoca seçiminde çuvalladı diye düşünüyordum ve tahminlerim şimdilik doğru gidiyor. Ranieri'nin atılması Napoli'nin galibiyeti tescillendi adeta. Maçın devamında Gasperini döneminde bile bu kadar çaresiz durumda kalmayan Inter'e Napoli'nin kaç atabileceğini merak etmekle geçti.
Eski seyircisi önünde baskı altında kalan Pandev'e daha fazla dayanamayan Napoli kenar yönetiminin Pandev-Mascara değişikliği Inter'i tamamen bitiren hamle oldu. Önce savunmanın hatasını değerlendiren Maggio araya girdi golü buldu. Ne top sürdü, ne düzeltti ne de kontrol etti, sadece topa dokundu ve güzel bir aşırtma golle Napoli'yi rahatlattı, olası bir kaza kurşununun telafisini yarattı. Devamında yedi dakika arayla gelen Alvarez-Stankovic ve Forlan-Zarate değişiklikleri çözüm olamayacaktı Inter için. Geç kalınmış hamleler değildi zamanlama olarak ama panik halinde yapılan değişiklikler oldukları için etkisiz kaldılar.
Maç boyu ileride Cavani'nin yokluğunu hisseden Lavezzi asist beklemek yerine asisti yapan adam oldu ve Hamsik'i Julio Cesar ile karşı karşıya bıraktı, Hamsik ise Julio Cesar ile ikinci kez karşı karşıya geldi ve penaltıdaki gibi başarısız değildi.
Napoli, Milano'da bu sezonun ilk deplasmanında şehrin diğerine nazaran epeyce zayıf durumdaki ekibine karşı hakem sayesinde yakaladığı avantajı kaybetmedi ve Serie A'da 2010/11 sezonunda başladığı yürüyüşünü devam ettirdi. Büyükleri her ne kadar sorunlu/sıkıntılı da olsa deplasmanda yenebilmek, sürpriz takımlar için başarının temel anahtarı oldu son senelerde. Küçüklerin hepsini yenip büyüklere iyi kötü direnip birer puan almak bizim ülkede daha geçer bir yol oluyor bazen ancak dışarıda işler büyükleri de cüsselerine aldırmadan devirebilmekten geçiyor.
İtalya'da üç ciddi maçın olduğu 6. haftada ilk maç sıcak geçti, gerilim ve olaylar hiç kesilmedi. İtalya Ligi bu ligi defansif ve keyifsiz sananlara inat bol gollü geçmeye ve izleyenleri futbola doyurmaya devam ediyor.
Inter sahaya klasik 4-4-2 ile çıkmak yerine 4-3-1-2 şeklinde çıktı. Forlan-Pazzini ikilisinin arkasına Alvarez'i koymuşlardı. Top kendisindeyken forvetlerine topu ulaştırırken sorun yaşamayan Inter iş savunmaya geldiğinde Napoli orta sahasına karşı koyamadı. 3-5-2'yi Cavani'nin yokluğunda 3-6-1'e çeviren Mazzari aslında bu hamlesiyle maça 1-0 önde başlayacağını tahmin etmiş olmalı. Biri forveti destekleyen dört orta saha oyuncusuna sahip Inter ve tek forvet Lavezzi'yi destekleyen ikisi hücumcu toplam altı orta saha elemanına sahip Napoli. Bu tanımlamalar üstünlüğü kimin kurduğu konusuna rahatça açıklık getirmiş olmalı.
Buna rağmen yine de maç ilk yarının ortalarına dek iki takımdan birinin belirgin baskısına sahne olmadı. Napoli bu diziliş avantajını tam olarak avantaja çevirememişti. Biraz da Lavezzi'nin arkasındaki adamların Cavani'yi arıyor olmalarına kurban gittiler diyebilir. Bu noktada bireysel performanslar öne çıkmalıydı ancak öne çıkan şey önce sertlik, sonra ise bu sertliğin dozunu ayarlamakta epeyce amatör davranan hakem oldular. Hakem Rocchi sertliğe önce izin verdi, baktı ki herkes bu akıma kapıldı, dur demek istedi ancak Inter gibi bir takım buna kulak asmadı. Napoli de altta kalmamak için sert faullere başvurunca oyun hem sık durdu hem de ciddi atakların çoğu başlama evresinde düdüğe ve faullere kurban gitti.
Napoli ilk yarının son 15 dakikasında yavaş yavaş Inter'i -aslında en baştan beri olması gerektiği gibi- tehdit etmeye başlamışken sertlik aynı tempoda sürüyordu. Maçın 9. dakikasında ilk sarı kartını gören Obi'ye hakem ceza sahası dışında olan pozisyonda ikinci sarıyı verirken Inter'e de son zamanların en saçma ve anlamsız penaltı cezasını veriyordu. Bu dakika Inter'in çöktüğü dakika olarak kayıtlara geçti. Ceza sahası dışında gerçekleştiği tartışılmayacak kadar net olan bir olay sonrası gelen penaltı için topun başına Hamsik geçti. Tuhaf saçlı adam topa vurdu ve Julio Cesar'a nişanladı ancak vuruş sonrası içeriye ok gibi fırlayan Campagnaro skoru Napoli adına 1-0 yaptı. Napoli ilk yarıyı kazasız belasız atlatayım derken bir de sürpriz bir avantaj yakaladı yani hakem sayesinde. İlk yarıda Pazzini'nin sayılmayan golü denebilecek bir pozisyon vardı ancak net ofsayt olduğu için en sonda değinmeyi doğru buldum. Öyle bir şey duyarsanız inanmayın, sayılmayan gol diye bir şey yok. Yani var da, gol değil, karar doğru. Saçmalıyorum sanırım yavaştan, hemen ikinci yarıya geçelim biz.
Ha bir de, ilk yarı bitmeden Julio Cesar sarı kart gördü ancak kartın üzerine öyle bir itiraz etti ki tarif etmem gerekirse en azından iki üç sarı kartlık bir itirazdı diyebilirim. Ağzını sonuna kadar açtı, hakemin üstüne yürüyüp el kol hareketini kesmeden en az 30 saniye bağırdı ancak hakem tribün tepkisinden korkmuş olacak hemen ikinci sarıyı çıkarıp atamadı. Bu da hakemin diğer bir ayıbı olarak kayıtlara geçmeli.
İlk yarı kırmızı kart sonrası Chivu çıktı ve yerine Nagatomo girdi ki isabetli olan karar da buydu. Chivu her ne kadar sol bek oynayabilme yetisine sahip olsa da karşısında benim gözümde ligin en iyi İtalyan sağ kanadı Maggio varken çok zordu tutunabilmesi. Zira tutunamadı da zaten ancak yerine giren Nagatomo da karşı koyamadı. Inter, Maggio konusunda zorlanacaktı, bu belli bir şeydi ilk dakikadan itibaren. Maggio bunun karşılığını da golle aldı zaten.
Napoli hegemonyasında geçecek olan ikinci yarı başladığında Inter daha ilk dakikada ikinci bir dezavantaj ile karşılaştı. Ranieri atıldı, tribüne yollandı yani. Zaten yarım yamalak bir strateji ile çıktığı maçta bir kişi de eksilmişken bu itirazı ve sonrasındaki cezası akıl alır gibi değil. Inter yeni hoca seçiminde çuvalladı diye düşünüyordum ve tahminlerim şimdilik doğru gidiyor. Ranieri'nin atılması Napoli'nin galibiyeti tescillendi adeta. Maçın devamında Gasperini döneminde bile bu kadar çaresiz durumda kalmayan Inter'e Napoli'nin kaç atabileceğini merak etmekle geçti.
Eski seyircisi önünde baskı altında kalan Pandev'e daha fazla dayanamayan Napoli kenar yönetiminin Pandev-Mascara değişikliği Inter'i tamamen bitiren hamle oldu. Önce savunmanın hatasını değerlendiren Maggio araya girdi golü buldu. Ne top sürdü, ne düzeltti ne de kontrol etti, sadece topa dokundu ve güzel bir aşırtma golle Napoli'yi rahatlattı, olası bir kaza kurşununun telafisini yarattı. Devamında yedi dakika arayla gelen Alvarez-Stankovic ve Forlan-Zarate değişiklikleri çözüm olamayacaktı Inter için. Geç kalınmış hamleler değildi zamanlama olarak ama panik halinde yapılan değişiklikler oldukları için etkisiz kaldılar.
Maç boyu ileride Cavani'nin yokluğunu hisseden Lavezzi asist beklemek yerine asisti yapan adam oldu ve Hamsik'i Julio Cesar ile karşı karşıya bıraktı, Hamsik ise Julio Cesar ile ikinci kez karşı karşıya geldi ve penaltıdaki gibi başarısız değildi.
Napoli, Milano'da bu sezonun ilk deplasmanında şehrin diğerine nazaran epeyce zayıf durumdaki ekibine karşı hakem sayesinde yakaladığı avantajı kaybetmedi ve Serie A'da 2010/11 sezonunda başladığı yürüyüşünü devam ettirdi. Büyükleri her ne kadar sorunlu/sıkıntılı da olsa deplasmanda yenebilmek, sürpriz takımlar için başarının temel anahtarı oldu son senelerde. Küçüklerin hepsini yenip büyüklere iyi kötü direnip birer puan almak bizim ülkede daha geçer bir yol oluyor bazen ancak dışarıda işler büyükleri de cüsselerine aldırmadan devirebilmekten geçiyor.
İtalya'da üç ciddi maçın olduğu 6. haftada ilk maç sıcak geçti, gerilim ve olaylar hiç kesilmedi. İtalya Ligi bu ligi defansif ve keyifsiz sananlara inat bol gollü geçmeye ve izleyenleri futbola doyurmaya devam ediyor.
Fiorentina-Lazio Öncesi Cerci Röportajı
Gönderen
firat selcuk
zaman:
17:36
1 Ekim 2011 Cumartesi
Etiketler:
Fiorentina,
Franchi,
Futbol
0
Yorum var / Yorumlamak için buraya tıklayınız
Fiorentina'nın ocak ayında Roma'dan kadrosuna kattığı ve sağladığı katkı ile kısa sürede ilk 11'in değişmezi olan Cerci ile röportaj yapılmış. Yarın(2 Ekim Pazar) oynanacak olan Fiorentina-Lazio maçı öncesi eski bir Romalı olduğu için dikkatleri üzerine çeken bir isim. Hatta Roma'nın eskisi değil, altyapısından çıkma bir oyuncu kendisi. Yani her daim "AS Roma" etiketi üzerinde olacak nereye giderse gitsin -kendisi de bundan rahatsız değil zaten.
Cerci konuşmaya şöyle başlıyor: "Lazio'ya gol atmanın hayalini kuruyorum. Eleştiriler böylece olumlu tepkiye dönüşecektir." Ve ekliyor: "Balotelli ile kıyaslanmak beni kızdırıyor. Çünkü kendisiyle benzeşmiyoruz. Beni tanıyanlar düzgün birisi olduğumu biliyorlardır, herkese karşı gelen veya huzur bozan birisi değilim."
Mihajlovic ile tartıştın mı?
Biraz hatalı davrandım, olur böyle şeyler. Parma maçında oyundan çıkmak istemedim, bir gol daha atıp daha fazla eğlenmek istiyorum. Yanlış bir şey mi bu? Aptallık yapıyor gibi göründüm... Mihajlovic önemli bir isim, beni sevdiğini düşünüyorum, basit bir cezadan daha fazlasını vermeyecektir.
Peki taraftarların Montolivo'yu ıslıklıyor olması?
Başka bir absürt olay da bu. Ne yanlış yaptı ki? Hiçbir şey. Bu duruma anlam veremiyorum. Ancak size şunu garanti ederim ki taraftarınız sizi ıslıklarken sakin kalabilmek çok zordur.
Fiorentina bu sezon nerede olacak?
Avrupa'ya geri dönmek öncelikle hedefimiz. Lazio'yu yenersek de bu ciddi bir hikayeye dönüşecek.
Onların yerinde olmak isteyeceğin üç oyuncu söyleyebilir misin?
Cristiano Ronaldo, Iniesta ve Messi. Dördüncüyü de ekleyebilir miyim? Robben de var...
Manchester City seni almak istiyordu, Antonio Conte de Juventus'a istemişti.
Diğer takımlar ve isimler tarafından istenmek gurur verici bir şey. Ancak hem bu sezon, hem de yakın geleceğimde sadece Fiorentina var.
Jovetic'in dönüşüne ne diyorsun?
Jovetic karşısında nutkum tutuldu. Böylesine ciddi bir sakatlıktan sonra sakatlıkla ilgili hiçbir iz taşımadan performansına kaldığı yerden devam ediyor.
Roberto Mancini neden ısrarla seni istemiş olabilir?
Hiçbir fikrim yok, belki Pisa'da oynadığım dönemden kalan bir istektir.
Bir röportajda milli takım sorusu olmadan olmaz, Cerci ne düşünüyor bu konuda?
Bir takımda yer sahibi olmak önemlidir, milli takımda da öyle. Ancak bunun için bir şeyler verebilmek gerekir. Öncelikle Fiorentina için önemli bir isim olmalıyım.
Daha önce Lazio'ya hiç gol attın mı?
Altyapıda attığımı hatırlıyorum, topu kontrol edip durdurdum ve sol ayağımla karşı köşeye yolladım. Tüm gece uyuyamamanızı sağlayan bir şey bu.
Bu demek oluyor ki Lazio'ya gol atmak istiyorsun.
Eğer bunu gerçekleştirebilirsem Fiesole'nin önüne koşup orada kutlarım.(Fiesole: Fiesole tarafındaki kale arkası ve oradaki taraftarlardan bahsediyor.)
Cerci konuşmaya şöyle başlıyor: "Lazio'ya gol atmanın hayalini kuruyorum. Eleştiriler böylece olumlu tepkiye dönüşecektir." Ve ekliyor: "Balotelli ile kıyaslanmak beni kızdırıyor. Çünkü kendisiyle benzeşmiyoruz. Beni tanıyanlar düzgün birisi olduğumu biliyorlardır, herkese karşı gelen veya huzur bozan birisi değilim."
Mihajlovic ile tartıştın mı?
Biraz hatalı davrandım, olur böyle şeyler. Parma maçında oyundan çıkmak istemedim, bir gol daha atıp daha fazla eğlenmek istiyorum. Yanlış bir şey mi bu? Aptallık yapıyor gibi göründüm... Mihajlovic önemli bir isim, beni sevdiğini düşünüyorum, basit bir cezadan daha fazlasını vermeyecektir.
Peki taraftarların Montolivo'yu ıslıklıyor olması?
Başka bir absürt olay da bu. Ne yanlış yaptı ki? Hiçbir şey. Bu duruma anlam veremiyorum. Ancak size şunu garanti ederim ki taraftarınız sizi ıslıklarken sakin kalabilmek çok zordur.
Fiorentina bu sezon nerede olacak?
Avrupa'ya geri dönmek öncelikle hedefimiz. Lazio'yu yenersek de bu ciddi bir hikayeye dönüşecek.
Onların yerinde olmak isteyeceğin üç oyuncu söyleyebilir misin?
Cristiano Ronaldo, Iniesta ve Messi. Dördüncüyü de ekleyebilir miyim? Robben de var...
Manchester City seni almak istiyordu, Antonio Conte de Juventus'a istemişti.
Diğer takımlar ve isimler tarafından istenmek gurur verici bir şey. Ancak hem bu sezon, hem de yakın geleceğimde sadece Fiorentina var.
Jovetic'in dönüşüne ne diyorsun?
Jovetic karşısında nutkum tutuldu. Böylesine ciddi bir sakatlıktan sonra sakatlıkla ilgili hiçbir iz taşımadan performansına kaldığı yerden devam ediyor.
Roberto Mancini neden ısrarla seni istemiş olabilir?
Hiçbir fikrim yok, belki Pisa'da oynadığım dönemden kalan bir istektir.
Bir röportajda milli takım sorusu olmadan olmaz, Cerci ne düşünüyor bu konuda?
Bir takımda yer sahibi olmak önemlidir, milli takımda da öyle. Ancak bunun için bir şeyler verebilmek gerekir. Öncelikle Fiorentina için önemli bir isim olmalıyım.
Daha önce Lazio'ya hiç gol attın mı?
Altyapıda attığımı hatırlıyorum, topu kontrol edip durdurdum ve sol ayağımla karşı köşeye yolladım. Tüm gece uyuyamamanızı sağlayan bir şey bu.
Bu demek oluyor ki Lazio'ya gol atmak istiyorsun.
Eğer bunu gerçekleştirebilirsem Fiesole'nin önüne koşup orada kutlarım.(Fiesole: Fiesole tarafındaki kale arkası ve oradaki taraftarlardan bahsediyor.)
Serie A Nostalji: Inter vs Napoli / Juventus vs Milan
Bu hafta kallavi maçlara sahne olacak madem Serie A biz de o maçların nostaljisini yapalım. Inter'in Calciopoli'ye kadar şampiyonluktan uzak kalacağı o kara dönemden evvel ki son şampiyonluğunu yaşadığı 88/89 sezonunun 30. hafta maçı: Inter-Napoli. Inter'in başında Trapattoni var. 83. dakikada Matthaus'un golüyle Napoli'yi yenip evinde şampiyonluğu kutluyor Inter. Videoda önce maçın son anları ve gelen şampiyonluk sonra ise maçın golleri var. Inter'de Matthaus gibi bir komutan varken Napoli tarafı da boş değil tabi. 10 numaraları Maradona.
Juventus-Milan nostaljisi ise Milan'ın sezonu ikinci Juventus'un 8 puan ve + 30 averaj üzerinde bitireceği 91/92 sezonunun hemen başından, 3. haftasından. Juventus maçın başlarında Casiraghi ile buluyor golü. Van Basten'den ziyade Gullit'in topla yardırma çabaları göze çarpıyor. 1 puan ise ancak maçın duraklama anlarında Massimo Carrera'nın kendi kalesine attığı gol ile geliyor Milan'a. Juventus'un başında Trapattoni, Milan'ın başında ise "genç" Capello var.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)