Milan iyi yolda ama Barça solladı ve geçti..

Dün akşam itibariyle İspanyol futbolunun devleri son iki yılda Milano'ya olan üçüncü ziyaretlerini gerçekleştirdiler... 2010'da malum seride Barcelona Inter'e, geçen yıl bu zamanlarda da Real Madrid Milan'a konuk olmuştu. Bu iki maça da biletim olduğu halde çeşitli talihsizlikler neticesinde stadyumda yer alamadığımdan, bu sefer temkinli davrandım ve bu haftaya izin alarak maçı izlemeyi büyük oranda garantiledim. Bütün bunlara değdi ve beklendiği gibi muazzam bir maç oldu, özellikle ilk 70 dakikasında futbol resitali izledik.

Öncelikle maç öncesi kalabalığı daha önce Milano derbilerinde bile görmediğimi söylemem lazım. Stadın etrafındaki o koca alanda neredeyse yürüyemedik. Her zaman köfte ekmek / bira aldığım ve her zaman işlerin eskisi gibi olmadığından dem vuran sandviççi amca bu sefer kalabalıktan şikayet etti... Öyle ki, ben stada girerken dışarıda hala 20-30 bin kişi vardı, ve stad tıklım tıklım dolmuştu bile! Artık nasıl girdiler, ne yaptılar bilemiyorum...

Maçtan önce stadın etrafında ciddi boyutta kağıt yığını vardı. Bunun da sebebi İbrahimoviç'in malum biyografisi için yapılan reklamdı. Ben 40-50 kişiye denk geldim kağıt dağıtan, artık kaç kişi koydular oraya bilemiyorum ama stadda kitaptan haberi olmayan kalmadı(!).

Biyografinin tanıtım cümlesi vurucu: "Si può togliere il ragazzo dal ghetto, ma non il ghetto dal ragazzo." Demek istiyor ki: "Çocuğu (genci) gettodan kesip çıkarabilirsiniz ama gettoyu çocuktan çıkaramazsınız."

Tabii biyografide Guardiola'dan bahsedilmesi, maçın Barcelona'yla olması vs. özel anlam ifade ediyor. Belki kağıt dağıtmak yerine kitap standı kursalardı ciddi satış rakamına ulaşabilirlerdi!!

Maç öncesi en tepeye resmini koyduğum koreografi gerçekleştirildi Curva Sud tarafından. "Big Bang'den bu yana en büyük şov (gösteri)" pankartıyla süslenmiş güçlü bir koreografiydi. Özellikle, maçın ilk yarısında bu koreografinin hakkı da fazlasıyla verildi. Maçın bazı bölümlerinde kulaklarımın zorlandığını söyleyebilirim. İbrahimoviç'in ve Boateng'in gollerindeki coşku da tarifsizdi...

Boateng demişken burada bir kaç şey söylemek lazım... Stadda hemen herkesin sırtında Prince yazıyor ve Boateng'e karşı inanılmaz bir sevgi söz konusu. Bu geçen sezonda henüz kendisini gösterememişken de vardı ve esasında Milan'ın bu denli arzulu - istekli oyunculara ne kadar özlem duyduğunu göstermesi anlamında önemli... Kendisinde tam anlamıyla "sahadaki biz" kavramını görüyor Milanlılar ve Boateng de karşılığını veriyor. Zaten uzaktan / yakından çok ciddi şut tehlikesi arz eden takımın İbrahimoviç'ten sonra belki en iyi şutörü. Dün attığı golde topu alışı muhteşem belki ama şut da en az onun kadar iyiydi... Bu hızla devam ederse ve yanındaki Aquilani büyük maçlardaki tedirginliğini atarsa, takımın Barcelona seviyesine gelmesinde kuşkusuz büyük etkisi olacak.

İbrahimoviç dün yine mükemmel futbolunu oynadı ve geriden şişirilen her topu indirip, orta sahasına servis yaptı. Golünü attı, takımını gole yaklaştırdı ve Milan'ın Barcelona'yı tehdit etmesini sağladı. Aquilani biraz daha seri ve Robinho yerine sahada Cassano ya da hazır bir Pato olsaydı, Milan'ın ilk yarıda iki üç gol daha bulması işten bile değildi... Barcelona'nın maçın büyük bölümünde o öldürücü / bezdirici pas trafiğini sahaya koyamadığını da düşünürsek, geride Mascherano + Puyol ikilisinin olması Guardiola için neredeyse mağlubiyetı getirecek bir unsura dönüşüyordu. Nitekim Aquilani'nin bir türlü atamadığı o ilk toplarda İbrahimoviç ve Robinho defalarca ikiye bir yakalayacaklardı savunmayı...

Takımın yaş ortalaması yüksek ve dolayısıyla 90 dakikayı Barcelona temposunda oynaması pek mümkün görünmüyor. Nesta'nın sakatlanması, yedekten girecek üst düzey oyuncunun azlığı da ciddi problem doğuruyor. Örneğin dün, Cassano ya da Gattuso ikinci yarıda çok faydalı olabilirlerdi. Nocerino dahi taze kan olarak takımın hareketlenmesini sağlayabildi. Ancak şu bir gerçek ki, 70'ten sonra pozisyonlar bulmuş olsa da Milan maçı üçüncü golü yediği sırada kaybetti...

Zambrotta karşısına sık sık gelen Messi yüzünden Abate kadar ofansif etki yaratamadı. Antonini ya da Taiwo nasıl olurdu diye düşünmemek zor. Ama olasılıkları konuşmak da manasız. İki bek pozisyonunda da bir Maicon 2010 kalitesi olmadığı ortada. Stoperde Silva ve Nesta'yı olumsuzlamak manasız, ikisi de mükemmeller. Orta sahada Van Bommel, Seedorf ikilisi tecrübeleriyle rakibe üstünlük kurmayı sağlasalar da sürekli olarak ikinci yarının ortasında takımın oyundan düşmesine neden oluyorlar. Aquilani de artık tecrübe anlamında gelişmiş olması beklense de, bir türlü acemiliklerini yenemiyor, kafasını yerden kaldıramıyor. Dolayısıyla, Seedorf ve Van Bommel'in eksiklerini kapatmak için yeterli kaliteyi sahaya koyamıyor. Boateng ve İbrahimoviç maç boyu müthiş futbol oynasalar da, orta sahadaki bu problem yanına Robinho hiçliğini katıp, takımı neredeyse bir gömlek aşağı çekiyor. Aquilani'nin iyiye gitmesi, Pato'nun takıma girmesiyle ilerleyen turlarda Milan İspanyol devleri için çok büyük bir tehdite dönüşecektir...

Uzay takımı Barcelona'yı anlatmak için ise ayrıca zamana ve ayrı bir bloga ihtiyaç var. Dün TV'ye nazaran çok daha kırılgan görünmelerine rağmen, ofansif anlamda inanılmaz işler yaptılar. Milan'ın her zamanki sakarlıklarını zorladıkları gibi, defalarca kale önünde boş pozisyona adam çıkardılar. Son golde Messi'nin asisti de işi bitirdi zaten...

Milan şimdi kurada şanslı olup örneğin Apoel'i çekebilir ve çeyrek finale kolay bir geçiş yapabilir. Sonrasını görebilmek için ise takımın son dönemdeki sakatlık şanssızlığını yenmiş olmasını ummaktan başka yapacak şey yok...

0 Yorum var / Yorumlamak için buraya tıklayınız:

Yorum Gönder

Copyright © AZZURRI - Blogger Theme by BloggerThemes