Eğer aynı şehirden olmayan iki takım arasında az veya çok bir rekabet varsa bu sadece toplumsal düşmanlıklarla ilgili değildir. Bunun yeşil sahada yaşanmış bir geçmişi illa vardır.
Birazdan anlatacaklarımızın sosyopolitik ve toplumsal nedenleri vardır ama saha içinde de birşeyler yaşanmıştır ve eğer saha içinde bir rekabet olmasa bu rekabet büyümezdi. Yani ne olursa olsun, bir rekabet için iki takımın bir zamanlar aynı hedefler için mücadele etmiş olması gerekir. Mesela Türkiye'ye baktığımız zaman Trabzonspor'un İstanbul kulüpleri arasından Fenerbahçe ile daha gergin bir rekabete girişmesi, şampiyonluk mücadelelerinde birbirlerine daha fazla rakip olmasındandır. Bu sıkıcı giriş bölümünü geçelim, ana konuya dönelim.
Bu akşam Napoli ile Milan oynuyor. Bu, 1980'lerin sonundan Serie A'ya miras kalan bir rekabettir.
Herkesin malumu olan cümle; zengin ve güçlü İtalyanlar tarafından ezik bırakılan güneyin başarısız takımı Napoli'nin çehresi ve talihi 1984 yazında değişir. Maradona, Napoli'ye gelir ve güneyliler artık şampiyonluğa oynayan bir takım olur.
Keza, 1987 baharında, yani Maradona'nın efsane olduğu Dünya Kupası'ndan birkaç ay sonra Napoli artık Scudetto'yu kazanan bir takımdır. Bir zamanların yetersiz, hedefsiz, zayıf güney takımı, artık "şampiyon" sıfatına sahipti. Bu şampiyonlukta Napoli'nin çekiştiği takım Platini'nin Juventus'uydu.
Kuzeyli, Torinolu Juventus şampiyon ama o sıralar sessiz ve derinden gelen, şampiyonluk yarışlarına hasret bir Milan da var. Yeni bir oluşum. Başkan Berlusconi, teknik direktör Sacchi, 3 Hollandalı, Maldini, Ancelotti, Baresi gibi İtalyanlar..
Keza bir sezon sonra Milan, son şampiyon Napoli'nin 3 puan önünde şampiyon olur. 1989'da ise Napoli, iki Milanolu'nun arasında kalır. Inter şampiyon olur, Milan 3.sırada yer alır. Napoli ile Milan, Inter'in arayı açmasından sonra ikincilik için çekişir. İkinci Napoli olur. Fakat kırmızı siyahlı takımın İtalya topraklarına getirdiği bir Avrupa Kupası olur.
1989-90 sezonunda, yani Napoli ile Milan'ın hem Serie A'da hem İtalya Kupası yarı finalinde karşılaştığı sezonda iki takım arasındaki rekabet had safhaya dayanır. Sahada filizlenen rekabet, kuzey-güney ayrımından beslenen cümlelerle de doruğa ulaşır, ilgi çeker.
Ve işte bu günlerde, Napoli yine bir kuzey deplasmanına gider. Rakip, Milanolular kadar güçlü olmasa da, güneylileri sevmeme konusunda (ya da Napoli'yi diyelim sadece) onlarla yarışabilecek Atalanta'dır. Yukarıdaki video işte bu maça aittir.
Atalanta - Napoli maçı sert başlar ve öyle devam eder. Sahadaki sertlik kısır bir futbola sebep olur ve maç 0-0 sona erer. Tribündeki sertlik ise bir çok olaya gebe olur. Napoli stoperlerinden Alemao'nun kafasına bir bozuk para gelir ve oyundan çıkmak zorunda kalır. Bu arada, dip not olarak Alemao yerine oyuna giren isim de genç Gianfranco Zola'dır.
Yazının başında verdiğimiz Trabzonspor-Fenerbahçe örneğinden yola çıkarsak, Otto Bariç'in sırtına taş gelen maça çok benzer.
Fakat daha sonra yaşanan gelişmeler Napoli'nin kaybettiği puanı geri almasını sağlar. Tahkim Kurulu Napoli'yi hükmen 2-0 galip ilan eder. Bu andan itibaren bu iki takım arasında yaşananlara Milan da ortak olur.
Şu an İtalya'nın başbakanı olan, o yıllarda Kuzey'in iyi iş adamlarından biri olan ve Milan'ın başında bulunan Berlusconi ise çok ilginç bir iddia ortaya atar: Alemao numara yaptı.
Yıllarca Kuzeyliler tarafından numaracı ve hilebaz olarak adlandıran güneyliler için bu yeni bir şey değildi. Ama yıllarca kendilerini aldatılmayacak kadar akıllı gören kuzeyliler için (çünkü her zaman üstün olan taraf onlardı ve akıllı olmasalar üstün olmazlardı) bu yeni bir şeydi. Ve aslında baş sorumlu güneyliler değil, 1986 yılında İngilizler'e yaptığı gibi oyuna hile sokan Arjantinliydi.
Kısacası 1985-1990 arası Napoli - Milan gerginliğinin zirve yaptığı dönemdir. Nedeni ise sadece kuzey-güney ayrımı değil, iki takımın da güçlü ve hedeflerinin ortak olmasından kaynaklanır.
Bunu rekabeti yaratan baş aktör ise tabi ki kuzeye meydan okuyan Maradona'dır. Alttaki video biraz daha değişiktir
1990 Dünya Kupası finali. Aslından hepimizin bildiği hikayeler. Arjantin, Napoli'de İtalya'yı yenerken San Paolo tribünleri kendi ülkelerinden çok, kendilerine 1 ay önce Scudetto hediye eden Arjantinli'yi destekliyordu. Bunun Roma'ya ve Milano'ya yansıması sert oldu.
Roma'daki final maçında tribünleri dolduran onbinler Arjantin Milli Marşı'nı duyunca ıslıklamaya başlar. Bu aslında Arjantin için yapılan bir protesto değildi. Güney'in askeri, komutanı, lideri olan bir adama duydukları nefretti. Fakat aynı nefreti o Arjantinli de taşıyordu.
Maradona'nın Dünya futbolunun zirvesinde yer aldığı son maçta yaşadığı duygusal patlamalar bu dakikada başlar. Videoda iyice görülür. Maradona milli marşını ıslıklayan Romalılar'a Hijos de Puta yani orospu çocukları der. Yaşananlar sanki bir film karesi gibidir, tüyleri diken diken eden bir sahne. Şakın futbolcular, sinirli bir kaptan, gergin tribünler, ıslıklar, milli marşlar ve hiçbir şey olmamış gibi devam eden Almanlar. Carlos Bilardo'nun şaşkın bakışları aslında birçok kişinin surat ifadesinin yansımasıdır.
Maradona duygusal yoğunluğunu maçın sonunda ağlayarak taçlandırır. Bu da aslında İlyas Salman'ın Ya ya ya şa şa şa filmine benzer. Kimsenin ilk başlarda çok da ciddiye almadığı genç zamanla zirveye çıkar. Bir topluluğun sesi olur. Diğerleriyle çarpışır. Bugün efsane olarak adlandırılmasında en büyük katkıyı veren Napoli'de, evinde, sahasında, kendi mahallesinde diğerlerini yener.
Son büyük maçı olduğunu bilmeden final maçına çıkar. Roma'da, bir imparatorluğun başkentinde, kuzey birliğinin kalesinde, diğerlerinin sahasında. Ve kaybeder. Maçın başında titreyerek orospu çocukları der, maçın sonunda ağlayarak sahayı terk eder.
Ve aslında o gün sadece Maradona'nın kazandığı kupalar değil, Güney-Kuzey / Napoli-Milan rekabeti de sona erer. Ve rakipsiz, tehditsiz kalan Milan, sadece İtalya'da değil, Avrupa'daki hakimiyet kurmaya başlar.
Napoli - Milan maçları, bugün artık bu kadar gergin değil. Çünkü Maradona gibi karakterler yok. Napoli de zirveden uzak. Ama yavaş yavaş yukarıya tırmanıyor güneyliler. Belki 2-3 sene sonra yeniden bir kıvılcım kopar. Bu akşam bu maçta ve ya sezon sonunda bunun başlangıçlarını görebiliriz.
1 Yorum var / Yorumlamak için buraya tıklayınız:
Guzel bir yazi olmus ama son paragraftaki "Napoli de zirveden uzak" cumlesine katilmiyorum. Gecen sene haftalarca lider kalmis ve neredeyse tum sezonda ilk uc icerisinde yer almis, iki sezon once 6., gecen sezon 3. olmus ve bu sezon da sampiyonluga oynayacagini bas bas bagiran bir takim icin kurulan bu cumle abesle istigal. Ayrica Ocak ayindan beri Napoli'de yasayan biri olarak soyleyebilirim ki Napolililer nam-i diger "Napoletano"lar Mazzarri'nin takimina yapilan yeni transferler ile birlikte her kosulda, sonuc ne olursa olsun cok guveniyorlar ve destekliyorlar. Bu destek ile Napoli daha da gucleniyor ve pek cok kisinin beklemedigi bir basari ornegi gosteriyor. Bu sebepten Napoli'nin bu sene de (!) zirveden uzak kalacagini sanmiyorum.
Yorum Gönder